Öner beni bırakıp gitmişti, Feyyaz zaten hiç benim olmamıştı, peki ya Ferzan? Seviyorum demedi, hoşlanıyorum demedi sadece aramızda var olan bir çekim var ve "milleti bırak, aşk olsun", dedi.
— Yasemin, Yasemin bekler misin?, diye arkamdan bağırınca mecburen durdum. Bunca insanın içinde daha fazla afişe olmanın bir mantığı yoktu.
— Canım neden bu kadar tepki verdiğini bir anlasam. Milleti salmıştık, hani ne oldu? Yine ne değişti?, dedi biraz sinirli.
— Öner. O, o benim üniversiteden arkadaşım. Biz işte çıkar gibi olduk, o sırada ben hastalandım, beni ziyarete geldiler. Annem ileri geri konuşmuş, bende çulsuza verilecek kız yok, demiş. Ben bunu daha yeni öğrendim. Selanik'teyken Merdo söyledi. Şimdi sana, bize bu şekilde konuşması...
— Haaa!, dedi o "a" yı çokça uzatacak sonrada kahkahayı patlattı. Ağlamam durmuş, yüzüne boş boş bakmaya başlamıştım.
— Yasemin adamın kuyruğuna fena basmışız desene, dedi ama böyle zevkten dört köşeydi.
— Ferzan kimin kuyruğuna bastık? Ben hiçbir şey anlamadım, dedim soran gözlerle yüzüne bakarak.
— Öner'in. Öner benim en büyük rakibim. Şimdi bir de seninle birlikte olduğumu da duyunca iyice delirdi, dedi zevkten dört köşe.
— Sen ciddisin, dedim şaşırmıştım.
— Evet çok ciddiyim. Onun elde edemediği kızın gönlünü de ben kaptım. İşlerini de ben aldım, dedi gururla. Belli ki erkeklik egosu tavan yapmıştı.
— O yüzden mi benimle böyle konuştuğunu düşünüyorsun?, diye sordum emin olmak için.
— Düşünmüyorum canım eminim. Hadi hadi bir şeyler atıştırıp, turumuzu tamamlayalım, dedi elime yapışıp, beni çekiştirirken...
Hazırlıklar başlamıştı. Bu gece Gürsoyları bitirme planı devreye alınacaktı. Ferzan Borak tüm yetkiyi kendisine vermişti. Eski komiser, Hasan dahil herkesin haberi vardı.
Eş zamanlı olarak hem evlerine hem ofislerine gireceklerdi. Çiftlik evine zaten girmeleri mümkün değildi. Düğün orada yapılacaktı. Tüm ekipler tetikte, düğünün başlamasını bekliyorlardı...
Bu sırada hastanede genç adam yattığı yerden doktorun gösterdiği hareketleri yapmaya çalışıyordu.
Hastane çok lükstü. Askeriyenin onu buraya yollamadığına adı gibi emindi. Kız kardeşinin yanındaki yarmanın işiydi bu da kendisini buraya aldırmayı acaba nasıl becermişti? Günlerdir düşünüyordu ama işin içinden çıkamıyordu.
Kız kardeşi onun canıydı canı. Evet belli edemiyordu çünkü racona tersti. Yüzgöz olmaya gerek yoktu, mesafe iyiydi. Mahalledeki abileri böyle öğretmişti.
Kız kardeşler, korunup, kollanması gereken varlıklardı. Hayatlarına erkek sokulmamalıydı ki namusları kirlenmesin.
Kız kardeşinin yaşadıkları aklına gelince kendini sırt üstü yatağa bıraktı, gözlerini tavana dikti.
Yanına erkek sinek bile yaklaştırmadığı kardeşi bir adamın karısı olmadan dul kalmıştı. "Ah ah o Feyyaz denen iti gözüm hiç tutmamıştı" diye düşündü. İstemeye geldikleri gece defterini dürecekti ama anası izin vermemişti. Zengin koca diye diye kız kardeşini resmen altın tepside sunmuştu gelenlere.
Annesi başlı başına bir problemdi. Babası çok şımartmış, kafasına çıkartmıştı. Kadına el kalmaz racona ters derdi ama anası kendi karısı olsa önce bir güzel döver sonra da kapının önüne koyardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK GELİN (TAMAMLANDI)
Ficción GeneralYasemin Çalışkan adı gibi çalışkan, akıllı 25 yaşında genç bir kadın. Evlendiği gece kocasını eski nişanlısıyla görüp düğününden arkasına bile bakmadan kaçan "Kaçak Gelin". Kaçışının ardından kendini bir tekne içinde Yunanistan'a doğru giderken bulu...