Yine büyük bir sessizlikle kahvaltı ettik. İkimizde mutfakta yaşanan muhasebesini kendi içimizde yapıyorduk. Ya da en azından ben yapıyordum.
Kahvaltıdan sonra bulaşıkları yıkayıp, mayomu giydim. Kendimi buz gibi suya bıraktım. Biraz yüzdükten sonra tekneye çıktım. Ferzan Bey ortalarda gözükmüyordu. Duşumu aldım, üzerimi değiştirdim. Yukarı çıktım. Kahve yaparken yanıma geldi.
— Yasemin yukarı çıkalım mı?, diye sordu kahve kutusunu elimden alıp, kenara koyarken.
Şaşırdım, ne diyeceğimi bilemedim. Salona çıktık. Beni koltuklardan birine oturttu, kendiside tam karşıma, sehpanın üzerine oturdu. Şaşkın şaşkın yüzüne bakıyordum.
— Yasemin şimdi söyleyeceklerimin yumuşatılmış şekli maalesef yok. Sana bu haberleri veren kişi olmaktan nefret ediyorum ama söylemek zorundayım.
Abin vurulmuş, ameliyat olmuş, durumu iyiymiş. Ambulans helikopterle İstanbul'a getiriliyormuş. Bundan sonraki tedavisi burada devam edecekmiş, dedi yüzüne öylece bakakaldım. Ne diyeceğimi bilemedim. Ben konuşmayınca, devam etti.
Baban bu haberi alınca dayanamamış ve kalp krizi geçirmiş. Onu da hastaneye kaldırmışlar. Merak etme durumu iyi ama anjiyo yapılması gerekiyormuş. Ambulansla babamın anjiyo olduğu hastaneye aldırdım kendisini. Biz gidene kadar bekleyecekler. Sen babanı görmeden anjiyo yapılmayacak, dedi o an yutkunamadım bile. Ruhum bedenimden ayrılmış gibiydi.Hareketsiz, öylece dediklerini algılamaya çalışıyordum.
— Yasemin dün akşamdan beri yaşadıkların çok fazla oldu biliyorum ama sakin olmalısın, lütfen. Soğukkanlı olup, metanetini koru. Maalesef şimdi yıkılmanın zamanı değil, güçlü olmalısın, dedi Ferzan Bey. Kendime geldim.
— Beni kıyaya çıkartır mısınız? İlk uçakla Türkiye'ye dönmem gerekiyor, dedim gözümden inen yaşı elimin tersiyle silerek.
— Biraz sonra demir alacağım. Uçağım yolda, geliyor...
Mutfaktaki o kısacık anda içinde biriken duyguları dışarı vuracakken, kızın bakışlarını çekmesi, ona daha açılmanın erken olduğunu göstermişti.
Odasına indiğinde telefonu çaldı. Arayan güvenlik şefiydi. Tüm gelişmeleri o haber vermişti. Telefonu kapattıktan sonra kız bir şey anlamasın diye yukarı çıktı. Bir taraftan kahvaltı ederken, diğer taraftan program yaptı.
Kahvaltıdan hemen sonra kamarasına inip, avukatını aradı.
— Alo Yıldırım, gelişmelerden seninde haberin vardır. İlk olarak, Yunus'u uçakla Mikanos'a gönder. Ben Yasemin'le beraber Türkiye'ye dönüyorum. Tekneyi Türkiye'ye Yunus getirecek. Gelişimizden kesinlikle, kimsenin haberi olmasın. Babasını Özel MediMet Hastanesine nakledin. Babamın doktoru Nizam Beyden, bugün yaklaşık bizim geleceğimiz saatlere yakın, anjiyo için randevu alın. O Feyyaz iti ve ailesinin hastaneye gelmesini engellemeye çalış. Engelleyemezsen de bana haber ver, dedi sert bir şekilde.
— Tamam Ferzan Bey siz nasıl emrederseniz, dedi avukatı.
— Basını da hastaneden uzak tutun, dedi ve telefonu kapattı. Şimdi iş kıza bu haberleri uygun bir dille vermeye gelmişti. O uygun dil nasıl olacaksa artık...
— Ferzan Bey lütfen benim yüzümden tatilinizi yarıda kesmeyin. Ben tek başıma giderim...
— Feyyaz iti ve ailesine de bir güzel yem olursun. Olmaz Yasemin sen bana hayat sigortanı verdin. Savunmasızsın, seni onlara karşı tek başına bırakamam, dedi ve sustu.
— Ferzan Bey inanın böyle bir mecburiyetiniz yok. Ben başımın çaresine bakarım...
— Evet bunu dün akşam çok güzel kanıtladın ama olmaz Yasemin. Bu adamalara kaba kuvvetle bir şeyleri yaptıramazsın. İzin ver yardım edeyim, dedi ciddi bir şekilde. Daha fazla direnemedim, sessizce kabullendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK GELİN (TAMAMLANDI)
General FictionYasemin Çalışkan adı gibi çalışkan, akıllı 25 yaşında genç bir kadın. Evlendiği gece kocasını eski nişanlısıyla görüp düğününden arkasına bile bakmadan kaçan "Kaçak Gelin". Kaçışının ardından kendini bir tekne içinde Yunanistan'a doğru giderken bulu...