✖26.Bölüm✖

967 87 73
                                    

1K mı olmuşuzzzz neeeee!?

Keyifli okumalaaar🥂

Sıkılmaktan sıkıldım.

Bu mümkün mü? Üst güvertede heyecanlı bir savaş sürerken benim bu yosun tutmuş odada sıkılmam mümkün mü?

Az önce, sadece iki dakika önce bir korsanın koluna asılıp gitmesine engel olmuş sonrasında ona kılıcımı vermiştim kendini savunması için. Gamzelerini görünce afallamış ve ona duyduğum nefret yok olmuş gibi hissetmiştim.

Bu çocukta bir şey vardı. Ne vardı bilmiyorum ama bulacaktım. Özellikle bana bu kadar tanıdık gelen yumuşa-

Yumuşak sesi? Yumuşak mı sesi? Kadife gibi mi?

Hayır canım! Olamaz zaten! Sesi boğuk olduğu için yanlış benzetmişimdir. Kadife bey, San olamaz. Olmamalı. Bunu gerçekten kaldıramazdım.

"MinGi, menzile girince top atışına başlayın."

Ana güverte ile aramızda olan tahtalar HongJoong'un sert sesini soğuramadı ve bana kadar ulaştı. Verdiği emir kan dondurucuydu. En azından benim için..

Bir.. hayır; bir kaç insanın suda boğularak ölmesi onun umrunda olmazdı. Sadece o değil, bu gemideki kimsenin umurunda olmazdı. Çünkü onlar korsandı. Acımasızlardı.

"Kaptan! Menzildeler!"

Bu sefer de JongHo'nun sesi ulaştı bana. Ardından duyulan sert adım sesleriyle anladım. Topçular yerlerini alıyordu ve birazdan burası bir mezar olacaktı.

"Hazır!"

MinGi'nin duygusuz sesi yan odamda yankılandı. Şans o ki bana ayrılan oda topların yanıydı. Kurutulmuş eylerin yanı olmadığına dua ediyordum oysaki..

MinGi.. o bana karşı yumuşacık olan çocuk.. şu an duygusuz biriydi. Bunu sesinden bile anlayabilirdiniz. Yüzünü görmenize gerek yoktu. Kaldı ki kıpkırmızı saçları, duygusuz suratıyla birleşince bunu görmek istemek cesaret isterdi.

Düşüncesi bile korkunçtu.

Ardından kulakları sağır eden top sesleri... En az 10 tane patlama duyuldu. Korkuyla gözlerimi sımsıkı kapattım. Mürettebatın boğuk gelen sesleriyle top sesleri harmanlanıyor ve bir kaos ortamı sunuyordu gemiye.

Odamın küçük penceresinden bile bakmaya çekiniyordum. Göreceğim şey beni korkutuyordu. Oysa 'Peruk kafalar' kim, onu bile bilmiyordum. Şu durumda bir gemi adı bile olabilirdi.

Gemisine Treasure adı koyan varsa Peruk Kafalar koyanda olabilirdi. Neden olmasın?

"Dur gerizekalı! Dibimize kadar geldiler görmüyor musun!? Bizi mi batırmak istiyorsun!?"

WooYoung'un sesiydi bu. Sanırım MinGi'yi azarlıyordu. Buna sevindim çünkü bu top atışları biraz daha sürseydi sağır olabilirdim.

Sindiğim köşeden ayrıldım ve odanın kapısını araladım. WooYoung, yan odanın kapısına dayanmıştı. Nefes nefeseydi. Geminin batacak olmasına çok endişenlemiş olmalıydı ki bende endişeliydim. Su Tanrıçası olmam bana yüzebilme yetisi sağlamamıştı. Sadece nefes alabiliyordum. Bu da benim avantajımdı.

Bir süre sonra beni fark etti. Kaşları aniden çatıldı.

"İçeri gir. Sakın dışarıya çıkma!"

Kendini ne sanıyordu bu!? İstediğimi yapardım! Ona neydi?

"Sen bana emir veremezsin."

WooYoung derin bir nefes alarak dayandığı tahta duvardan ayrıldı. Benim sinirli bakışlarımın aksine oldukça yumuşak bakıyordu. Bu benim vicdan azabı çekmeme neden oluyordu.

Pirate King // ATEEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin