Şah damarıma dayalı kendi kılıcım beni korkutmuyordu. Neden bilmiyordum ama sadece tedirgindim. İçimde bir korku yoktu. Belki de alıştığım içindi?
Bir çok kez HongJoong boynuma kılıç dayamıştı ve ben her defasında bir şekilde kurtulmuştum. Buna alışmış olabilir miydim? Olağan bir şeydi. Belki burada uzun zaman geçirmemiştim ama alışmıştım onların korsanlıklarına.
Hiç alışmak istememiştim ki?
Şu an arkamdan bana sarılarak boynuma kılıç dayayan San'dan değilde, karşımda bana nişanlısı olduğumu iddia eden adamdan çekiniyor olmak çok değişikti. Bu kız milleti hep aynı değil mi?
Kötü çocuklar onların kalbini daima kazanır. İyi çocuklar ise ikinci erkek olmaya her zaman mahkûmdur. Bu hikayenin iyi çocuğu bu adamdı ama kötü çocuk kimdi?
"General? Hâlâ güvertemde olmanızın sebebi nedir? Nişanlınızı sevmiyor musunuz yoksa?"
HongJoong artık ona yapışmış olan alaylı sırıtmasıyla konuşarak kılıcını güvertenin tahta zeminine bastırdı. Zaten incecik olan kılıca yaslanarak konuştu. Kırılmasa bari..
Mavi formalı kaptanın endişeli kahve bakışları beni buldu. Uzun uzun baktı. Aslında daha uzun bakacaktı da WooYoung, Mavili Kaptana uzattığı kılıcı sıkıntıyla hareket ettirince dikkati dağılmıştı. Derince yutkundu.
Bu kadar aşık mıydı bu bedenin sahibesine?
Gittiğim her yerde bir soruna neden oluyordum sanırım. Şimdi de sevenleri ayırmış bulundum. Kesinlikle bir yuvam olmayacaktı..
Mavi formalı kaptan son kez bana baktı ve arkasını döndü. İki gemiyi birleştiren kalasın üzerinden kendi gemisine döndü. Dönerken bağırmayı ihmal etmedi.
"Çekiliyoruz!"
Onun emriyle bütün mürettebatı Treasure'ın güvertesini terk ederken bu geminin mürettebatı alayla bakıp gülüyordu onlara. Ne kadar komik değil mi? İnsanların zaaflarını kullanarak kazandıkları bir savaşı zafer saymaları.. ne kadar komikti öyle?
Bunu zafer sayıyor olmak bile komikti. Deniz deniz gezerken bilgileriniz artarken insanlığınız yok olmuş.
"Beyler, yelken açıyoruz!"
HongJoong'un emriyle mürettebat yelken açmıştı. Rüzgar onlardan yana olmalıydı ki yelken açılır açılmaz gemi hareketlenmişti. Mavi formalı kaptan güvertesinde bizim gidişimizi izlerken acıdım ona. Sevdiği kadın, nişanlısı onu tanımıyordu ve korsanların elindeydi.
Daha kötü ne olabilirdi ki?
San, damarıma dayadığı kılıcı indirdi ancak bana sarıldığı kolunu çekmedi. O kılıcı indirince derin bir nefes aldım ve bana sardığı kolunu sertçe itekledim. Kolundan kurtulunca ona sinirle baktım. Aynı bakışlarla bana karşılık veriyordu. Bu duruma göz devirdim ve alt güverteye inen merdivenlere ilerledim.
Sinirli olması gereken kişi bendim! O değil!
◇◇◇◇◇
"MiRan bu sefer cidde-"
Söylenerek revire giren WooYoung, YeoSang'a yardım eden beni görünce söylemekte olduğu cümlesini yarıda bıraktı. Tüh.. keşke tamamlasaydı. Merak etmiştim.
"Buradaymışsın?"
Pek hoşuma gitmese de evet.. buradaydım. Mecburen? Odamda boylu boyunca yatmaya devam eden mavi formalı ve beyaz peruklu adam halen oradaydı. Bu ben dışında kimseyi neden ilgilendirmiyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pirate King // ATEEZ
Fanfic"Wonderland neden önemli sizin için? Yani benim gitmek için nedenlerim varsa sizinde olmalı değil mi?" "Eldorado'yu biliyor musun? Altın şehir.." Biliyordum. Taşı toprağı altın olan bir yerdi ama o da aynı Wonderland gibi gizliydi. Varlığı yokluğu b...