Kollarımı göğüsümün üstünde kavuşturmuş üst güvertede toplanan mürettebata bakıyordum. HongJoong dümenin bulunduğu balkondan mürettebata emir yağdırıyordu.
İhtiyaçları almak için bir limanda duracaktık. Benim için bir grup oluşturulmuştu bile!
YeoSang, San'ın yanında kalacağı için almam gereken şeyleri bana söylemişti. WooYoung, MinGi ve JongHo ile beraber gidecektik.
MinGi kırmızı saçlı ve aşırı uzun boylu çocuk, JongHo ise aşırı normal dediğim çocuktu. Tabii ben bu normalin korsanlara kıyasla normal olduğunu söylemeyi unutmuştum.
Üzerimdeki mor elbise ile gemiden nasıl ineceğim bilmiyordum. Bir korsan gemisi olduğu için limana yaklaşacaklarını düşünmüyordum. Sandalla gidilecekti büyük ihtimalle..
YeoSang gitmemem konusunda başta çok ısrar etmişti. Ona söylediğim kehanet ne zaman gerçekleşecek bilmiyorduk ama o bugün olabileceğini düşünüyordu. İkimizden biri o limana gitmeliydi ve bu kişi ben olmalıydım. Çünkü hissediyordum.
O kehanet bugün gerçekleşecekti.
Israrlarıma dayanamayan YeoSang dikkatli olmamı söyleyerek elime bir hançer tutuşturdu.
Ah birde rüya konusu.. Tethys'in soyundan geldiğim falan.. rüya değilmiş. Bun her defasında boynumda hissettiğim aquamarin renkli, su damlası şeklinde olan kolye sayesinde hatırlıyordum.
"Ne düşünüyorsunuz Leydim? Umarım kaçmayı değildir?"
"Bunu bir fırsat bilip seni erkenden nasıl öldürebileceğimi düşünüyorum. Kanlı ve acılı bir ölüm mü istersin yoksa temiz ama acılı mı?"
WooYoung gözlerini devirdi ve duruşunu düzeltti.
"Şu ilk karşılaşma olayını unutsak mı artık? Yeniden başlayalım. Ben WooYoung!"
Bana uzattığı eline tiksintiyle baktım. O da bunu görmüş gibi elini indirdi.
"Bana olan kinin ne zaman bitecek!?"
"Sen ölünce!"
"Yardım ederim."
JongHo arkamdan geldi ve yanımızda durdu. Soğuk biriydi ama ona baktıkça küçük erkek kardeş yerine koyasım geliyordu. Bu korsanlara kıyasla normal çocuk, aşırı tatlı bir surata sahipti. Fakat bakışları soğuktu.
"Cesedi ortadan kaldırmana da ben yardım ederim."
MinGi de WooYoung'un arkasından gelerek elini onun omzuna koymuştu. WooYoung'un yaşadığı ihanet nedeniyle gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
O ve JongHo ile San'ın başında beklerken tanışmıştık. Gemi ve mürettebat hakkında oldukça koyu bir sohbet geçmişti aramızda.
Daha çok MinGi ile diyelim çünkü JongHo konuşmalarımıza arada katılırken San hiç konuşmamıştı. Öylece bana bakmıştı ve ben oldukça gerilmiştim! Onunla sohbet etmeye çalıştım bir kaç defa ama o hiç konuşmamıştı!
Dilsiz mi acaba diye düşünmeden edememiştim..
"Woaa! 3 günlük kıza, 8 yıllık arkadaşınızı mı satıyorsunuz!?"
"Yardım teklifleriniz için teşekkürler ancak bu işi kendi başıma yapmak istiyorum."
MinGi bana bir asker selamı çakarken bunu nereden öğrendiğini merak ettim. Bu zamanlarda düzenli ordu var mıydı?
"Ceset konusunda yardım istersen eğer, dünyanın en iyi topçu birliği komutanına gelebilirsin. Yani bana!"
Bir korsana kıyasla aşırı rahat ve tehditten uzak konuşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pirate King // ATEEZ
Fanfiction"Wonderland neden önemli sizin için? Yani benim gitmek için nedenlerim varsa sizinde olmalı değil mi?" "Eldorado'yu biliyor musun? Altın şehir.." Biliyordum. Taşı toprağı altın olan bir yerdi ama o da aynı Wonderland gibi gizliydi. Varlığı yokluğu b...