*
Malzeme sorumlusu tırmandığı çanaklıktan gemiye yüklenen erzakları izliyordu. Son zamanlarda dalgındı. Neden?O kızın farkı neydi ki ona yaptığı yanlışlara karşı pişman olacaktı? Neden onu görünce sinirlendirmek istiyordu? O sinirlenince neden mutlu oluyordu?
Son zamanlardaki düşünceleri neden onunla doluydu? Bunca zaman yaptıklarından pişmanlık duymayan malzeme sorumlusu neden şimdi bir pişmanlık okyanusunun içinde boğuluyor gibi hissediyordu?
Ve aklındaki sorular neden hep o kızın üzerindendi?
Pişmanlık bunlara sebep olabilir miydi?
Masmavi gökyüzünü aniden kaplayan gri bulutlarla düşünceleri dağıldı malzeme sorumlusunun. Bakışları anında güvertedeki arkadaşlarını buldu. Onlarında bakışlarını endişe bürümüştü.
Malzeme sorumlusu ne zaman o yüksek yerden ana güverteye indiğini anlayamadı. Güverteden rıhtıma dayanan tahtadan geçti ve koşmaya başladı.
MiRan'ın başı dertte olmalıydı.
JongHo ve MinGi gemiyi terk eden arkadaşlarının peşinden giderken SeongHwa giden mürettebatın arkasından baktı. Neler olduğunu bilmiyordu ama hoşuna gitmemişti.
Arkalarından gitmek için hareketlendiğinde gezgin tarafından durduruldu.
"Başında durman gereken bir gemi var, ikinci kaptan."
Ikinci kaptan gezginin kolunu tutan elinden sertçe kurtuldu. Burnundan soluyarak köprüüstünden ayrıldı.
YunHo yüzündeki küçük sırıtışla baktı merdivenleri sinirli bir şekilde inen ikinci kaptanın arkasından.
WooYoung nereye gideceğini bilmese de kızı son gördüğü yere koştu. Ayakları onu buraya getirmişti. Bir umut Orion gemisinin yakınlarında olduğunu tahmin ediyordu.
Ve öyle de oldu. Geminin yakınlarındaki sahildeydi. Neler olduğunu anlamamıştı ama koşmaya devam etmişti. İlerledikçe küçük çığlığı duydu ve adımlarını hızlandırdı.
Ayaklarının kumda bıraktığı sesler nedeniyle dikkati kendinde topladı.
HwanWoong'un elini kızın bileğinde görünce daha da hızlandırdı adımlarını ve çocuğun yakasına yapışıp kaldırdı onu oturduğu yerden."NE HAKLA ONUN CANINI YAKARSIN!"
WooYoung, HwanWoong'un yüzüne haykırdı. Gerisini biliyorsunuz zaten.
İkisi bir kavgaya tutuştular. Onlara seslenen kızı ve gök gürültülerini umursamadılar. Yumruk yumruğa olan bu kavganın bir kazananı olmadı. Yağmur ne zaman bu kadar şiddetlendi anlamadılar. Gözleri kamaştıran bir ışık ve kulakları sağır eden bir sesle ayırıldılar.Onları ayıran arkadaşları olmasa nefeslendikten sonra devam edeceklerdi kavgalarına. Hatta WooYoung kolunu tutan arkadaşlarından sertçe kurtulacakken MinGi'nin sesini duydu.
"M-miRan..gözlerin.."
Algıladığı isimle içindeki sinir bir balon gibi söndü ve yerdeki kıza döndü. Deniz gibi masmavi gözleri rengini yitirmişti. Baygın ve koyu gri bir şekilde boşluğa bakıyordu.
Bir kaç saniye sonra griye dönen gözlerini örttü göz kapakları ve geriye doğru, kumların üstüne doğru bıraktı kendini.
6 korsan oracıkta şaşkınlıkla hareket dahi edemezken kumları dövercesine koşan bir ayak sesi duyuldu sahilde. Şaşkınlıktan kurtulan ilk JongHo oldu. Hızlıca kızın yanına çöktü ve parmağını kızın burnunun önüne koydu. Hissettiği sıcak hava ile derin bir nefes verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pirate King // ATEEZ
Fanfiction"Wonderland neden önemli sizin için? Yani benim gitmek için nedenlerim varsa sizinde olmalı değil mi?" "Eldorado'yu biliyor musun? Altın şehir.." Biliyordum. Taşı toprağı altın olan bir yerdi ama o da aynı Wonderland gibi gizliydi. Varlığı yokluğu b...