Sevgili okuyucularımın dikkatinee!
Yorum yapanı yemiyoruz arkadaşlaaar :( Bölümleri sizin tepkilerimize göre yazıyorum, bu nedenle lütfen satır arası yorumlara abanalımm :)Keyifli Okumalaar🥂
"Su, her zaman merhametliydi ancak bu merhametin bir sonucu olmalıydı..."Duyduğum yumuşak fakat tanıdık olmayan kadın sesiyle gözlerim açıldı. Hızla doğruldum ve etrafıma baktım. Bir kadın sesi duymam imkansızdı! Bu gemideki tek kadın bendim!
Ve ben de çadırımdaydım. Geminin içi tamamen bir kaos halinde olduğu için gemide kalamamıştım.
Bu siyahlı beylerin hoşuna gitmeyecekti ancak yapacak bir şey yoktu. Kamaram talaş ile kaplıydı.
Etrafa bakınmak için basık çatırdan emekleyerek çıktım. Bu küçük çadırı, diğer korsanlar ile kalamayacağım için bana vermişlerdi. Küçük çocuk çadırından farksızdı ancak şikayet edecek durumda olduğumu düşünmüyordum.
Çadırım hemen ateş yaktığımız alanın karşısında olduğu için nöbet bekleyen mürettebatlar ile göz göze geldim. Eğer bir kadın olsaydı onlar fark eder ve sorgularlardı diye düşünüyordum.
Yine zihnimden sesler duyuyordum sanırım.. Yine bir şeyler olacaktı..
Çadırıma geri dönüp uyuyamazdım çünkü uykum kaçmıştı. Hazır bir karaya gelmişken ve ay bütün parlaklığıyla beni selamlarken neden sahilde bunun tadını çıkarmayayım?
Kamp alanından fazla uzakta olmayan ve güvenli olduğunu düşündüğüm sahilde bir tur atar çadırıma dönerdim.
Hem belki kimsecikler yokken bir kaç şeyi deneyebilirdim. Mesela şu iyileştirme gücümü?
Bu gücümden geç haberim olmuştu ancak düşününce mantıklı geliyordu. Yaralarım çok hızlı iyileşiyordu. Hatta kılıç kesiği sadece 3 günde iyileşmişti!
'Su, her zaman merhametliydi ancak bu merhametin bir sonucu olmalıydı..'
Sahile doğru yürürken aklıma gelen sözcükler ile duraksadım. Bu.. ne demekti?
Su, bence merhametli falan değildi. Su, acımasızdı. Korkunç, gaddar, dengesiz.. Bu nedenle korsanların evi olan denizleri oluşturan maddeydi.
Olmayan merhametin bir götürüsü olabilir miydi? Sanmıyorum.
Sahilde, kumların üstünde yürürken duyduğum dalga ve kumun sesi huzurla dolmamı sağlamıştı. Treasure, sakin koyda üzerine yansıyan ay ışığıyla ve bütün ihtişamıyla duruyordu.
Güzel ve özel bir gemiydi Treasure. O Wonderland'in anahtarıydı denilebilirdi. Ya da Siyahlı adamlar gizem yaratmayı seviyordu, bilemiyorum.
Sahilde yürümeye devam ederken kumların üstünde oturan ve kumlarla oynayan HongJoong ile karşılaştım. Evet, kumla oynuyordu. Avucuna aldığı kumları havaya kaldırıp parmaklarından süzülmesine izin veriyordu. Parmakları arasından süzülen kum tanelerini izliyordu. Bu nedenle geldiğimi fark edememişti. Çok odaklanmıştı.
Gözlerim etrafta SeongHwa'yı aradı. Kaptan buradayken ikinci kaptan neredeydi? Onlar ayrılmaz ikili değil miydi?
Adımlarımı onun yanına doğru attım. Bu düşünceli halinin nedenini merak etmiştim. Yanına geldiğimi fark edince bana bakmıştı. Kum sesleri sonunda dikkatini çekmişti sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pirate King // ATEEZ
Fanfiction"Wonderland neden önemli sizin için? Yani benim gitmek için nedenlerim varsa sizinde olmalı değil mi?" "Eldorado'yu biliyor musun? Altın şehir.." Biliyordum. Taşı toprağı altın olan bir yerdi ama o da aynı Wonderland gibi gizliydi. Varlığı yokluğu b...