"Siz hasta olabiliyor muydunuz?"
"Kaç defa söylemem gerekiyor! Yarı insan o!"
"Ama yarı tanrı sonuçta!"
Dün battaniyemi San'ın üzerine bıraktığım için bugüne biraz üşütmüş bir şekilde başlamıştım. YeoSang'ın hekimhanesinde beni göremeyen MinGi kontrole gelmişti ve hasta olduğumu görmüştü. Ardından diğer ikisi gelince dünkü tartışma ortamı yine kurulmuş oldu.
"Sonuç olarak üşüttüm! Ayrıca sözde tanrıyım ben! Bir işlevim yok yani. "
"Hıhı.. hava durumunu kontrol etmek dışında falan!"
"Kes sesini WooYoung! Üzerine yıldırım düşene kadar ağlarım yoksa!"
Bunu söyledikten sonra hapşırmıştım. Tahta geminin yanmaması için ateşte yakamayacağımız için mecburen donacaktım.
"Çok tatlı hapşırıyorsun! Bir daha hapşırsana!"
MinGi dibime kadar gelip yeniden hapşırmamı beklerken ona göz devirdim. Değişik çocuk! Birinin hapşırması nasıl tatlı olabilirdi?
"Biz gidelim artık sen de dinlen. Hadi MinGi!"
JongHo, MinGi'yi kolundan tutup kapıya sürükledi. MinGi kapıdan çıkarılmadan önce bana el sallayınca gülümsemeden edemedim. Dev bir bebekti.
"Hasta olmanın nedeni battaniyeni San'ın üzerine bırakmak değil mi?"
Tahmin edememesini beklemiyordum zaten. O, dün gece gözcü kulesinde nöbet tutmuştu. Dün gece San'ın yanıma gelişinden itibaren her şeyi HD izlemişti.
Üzerimdeki 3 kat battaniyeyi boğazıma kadar çektim. Biraz olsun ısınmamı sağlıyordu.
"Bildiğin soruları sormak hoşuna mı gidiyor? Dün her şeyi gördün zaten."
"Evet, oldukça eğlenceliydi."
Eğlenceli miydi? Eğlenceli olan neydi!? Adam beni susturmak için ayak ucuma hançer attı ya!
"Bende seni denizin dibine gömdüğümde eğleneceğim Woo!"
Hasta insanı gıcım etmekte üzerlerine yoktu gerçekten! Sinir bozucu!
"Woo mu?"
Şaşkın gözlerle bana bakarken yorgun gözlerle ona baktım. Uykum vardı ulan! Git şu odadan artık!
"Adın çok uzun diye kısalttım! Git artık da ben zıbarayım. Lütfen!?"
Tekrar hapşırınca bu sefer battaniyeyi kafama kadar çektim. Ayş! Hasta olacak zamanı bulmuştum!
"Garip birisin.. neyse dinlen sen. Arada öldün mü diye kontrole gelirim ben!"
"Def ol!"
WooYoung büyük bir kahkaha atarak odadan çıkınca sonunda huzurun beni bulduğunu düşünerek uykuya daldım.
◇◇◇◇◇
"Yani bir haritaya ihtiyacımız olduğunu söylüyorsun. Öyle mi?"
"Ben söylemiyorum. Kitap söylüyor.."
HongJoong masasındaki şişe içindeki minyatür gemiye bakarak düşüncelere dalmıştı. Sıcacık yatağımdan kaldırılıp buraya getirildiğim için mutsuzdum. Bitsinde tekrar uyusam diye bekliyordum.
SeongHwa ayısı odama dalmış beni tuttuğu gibi kaptanın odasına getirmişti. İçimden ona bir güzel sövüyordum.
"Peki, kitap haritanın nerede olduğunu söylüyor mu bayan?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pirate King // ATEEZ
Fanfiction"Wonderland neden önemli sizin için? Yani benim gitmek için nedenlerim varsa sizinde olmalı değil mi?" "Eldorado'yu biliyor musun? Altın şehir.." Biliyordum. Taşı toprağı altın olan bir yerdi ama o da aynı Wonderland gibi gizliydi. Varlığı yokluğu b...