Günle karardım tanrım,
Ağlamak yararsız artık aman...*****
Evimde kendi başıma otururken, hayatımın ne denli değiştiğini düşündüm. Okula başlamış, arkadaşlar edinmiş, bir adama aşık olmuş, kanser olduğumu öğrenmiştim. Can dostum benden bunu saklamış, sevdiğim adamın intikam planları için yanımda olduğunu duymuştum. Sevdiğim adam, her ne kadar beni sevdiğini söylese de, her ne kadar beni koruyacağını söylese de, ondan nefret ediyordum. Ona inanmak içimden gelmiyordu.Ağlamak istiyordum. Onca başıma gelen şeyden sonra tek yapabileceğim buydu. Ailem uzaktaydı, arkadaşlarım beni kandırmışlardı. Dağra ise... Ondan gelecek her şeye razıydım. Öldürse belki sesimi çıkarmazdım. Ama duygularımla oynaması, beni geçmişte yaşananlar için intikam uğruna harcaması, beni cidden kırmıştı. Ondan nefret ediyordum. Onu öldürmek istiyordum. Sonra sarılmak...
Lavanta.. Zamanında uzaklığında nefes alamayacağımı hissettiğim, yanında huzur bulduğum koku. Şimdi ise bana sadece kan, metalik koku veriyordu. Geçmişte dökülen her göz yaşı, sanki kemiklerimi kırıyordu. Sanki her şeyin suçlusu benmişim gibi, sonucunu ben çekiyordum. Belki ölecektim. Dağra öldürmese bile, Çakal denen herif beni öldürecekti. Gözü dönmüştü.
Dağra beni sevmiyordu. Bu düşünce aklıma geldikçe, kalbim yerinden çıkacak gibi ağrıyordu. Neden demek istemedim... Kendime sorarsam, tekrar kırılacağımdan sustum. Sadece sustum. Düşünmek bile bir nebze olsun sinir olmama yetiyordu. Oracıkta bana anlatsaydı, belki silahı ile çekip vururdum. Kendimi... Onun zahmet etmesine bile gerek olmadan. Sadece kendi isteğimle.
Anlatmadı. Saçlarımı okşadı. Sanki gerçekten merhamet ediyormuş gibi.. Tabi, bende intikam alacağım insanın hasta olduğunu öğrensem acırdım. Ama intikamımdan vazgeçmezdim. Dağra da vazgeçmiyecekti. O sabırsızdı. Ona bu saatten sonra asla güvenemezdim.
Kapı çalınca yutkundum. Muhtemelen Can gelmişti. Tabi olaylardan haberi yoktu. Eğer duysaydı, Dağra'yı öldürürdü. Manyaktı.
Ayağımı sürüyerek kapıya gittim. Delikten bakma ihtiyacı duymadan açtım. Karşımda sırıtarak bana bakan Çakal'ı beklemiyordum. Kapıyı hızla kapatmaya çalışsam da eliyle engel oldu. Yutkundum. Sanırım sona gelmiştim..
*****
Hızla evine koştu. Nefes nefese kalmıştı. İki sokak ötede olmasına rağmen, nefesi kesilmişti. Elindeki sandığı kapının dışına koyup acaleyle içeri daldı. Karısının, içeride başka bir adamla yiyişmesini seyretmeye gelmemişti. Onları es geçerek yiğeninin odasına çıktı. Ne kadar kalan eşyası varsa hepsini bir bavula attı.
Kendi odasına hızla girdi. Aşağıdaki kadın yukarı çıktı. Bir şeyler dönüyordu, hissetmişti. Öğrenmek istiyordu. Otoritesini her daim belli etmek istiyordu.
"Ne oluyor?" adam ses etmedi. Acaleyle birkaç parça önemli eşyasından sonra beline silahını koydu.
"Sana diyorum?" adam kısa bir bakış attıktan sonra masanın üstündeki diğer silahı da, beline yerleştirdi. Hazırlıklı gitmek istiyordu.
"Nereye dedim?"
"Senden uzak bir yere!" kadın dişini sıktı.
"Bana bağırma!" kasadan toplu bir para aldıktan sonra onu da bavula attı.
"Pasaportlar nerde?" kadın kaşlarını çattı.
"Ne?" adam kafasını sağa sola sallayıp onu itti. Çekmeceleri döktükten sonra dolabın içini açtı. Pasaportların üstte olduğunu görünce aldı. Onları da sırt çantasına attıktan sonra iki bavul, bir sırt çantası ile aşağı indi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAĞRA (TAMAMLANDI)
FanfictionGeçmişin oyunları ile kirlenen iki aile, geleceğin getirdikleri ile tekrar bir araya gelir. Kader, iki tarafı da yakıp yıkarken, o yangından bir aşk doğar.. Üniversite öğrencisi Ayla, küçükken hayalleri için İstanbul'a okumaya gelir. Okuduğu ilk...