Karanlıkta genç kadın hışımla yürüyordu. Sinirliydi. Zorla çağrılmıştı ve şuan hiç sırası değildi.
"Dur!" Bu adamın ona emirler vererek konuşmasından rahatsızdı. Ne var azıcık kibar olsaydı?
"Ne istiyorsun?" Havada hafif bir esinti vardı. Karanlıkta gökyüzüne bakıp yağmur yağacak mı düşüncesine kapılmıştı. Bu aptal adam ile yağmurda ıslanma düşüncesi kafasını zorluyordu. Hangi sebepten kalacaktı?
"Orada ne işin vardı?"
"Seni ne kadar ilgilendirir?" Adam sinirden artık taşacağını hissetmişti. Neden bu kadar zora koşuyordu bu kadın?
"Çok." Yağmur çiselemeye başlamıştı. Bu havada, bu mevsimde ne yağmuruydu bu? Sırası mıydı şimdi yağmanın? Derin bir nefes aldı genç kadın. Gergin ve sinirli olduğu dışarıdan belli oluyordu. Adam bir adım kadına yaklaştı. Sonra bir adım daha. Kadın, ona yaklaşan adam ile heyecanlanmıştı.
"Yağmur yağıyor." Adam sadece onaylar şekilde kafasını sallamıştı. Bu kadınla bu kadar yakın olmak içine dokuyordu. Yüzlerini yaklaştırdı. Kadının kokusunu içine çekebiliyordu. Yağmur yavaş yavaş hızını arttırırken adam daha fazla dayanamayıp genç kadının dudaklarına yapıştı. İkisi de birbiri ile bütünleşmiş hissediyordu. İki seven kalp, iki seven beden ve birleşen dudaklar...
-----------
Ağlamam dinmiş, yediğimiz yemekleri kaldırmış, bulaşıkları yıkamış, şimdi de Can ile televizyon izliyorduk. Eve gitmek istemiyordum. Evde yalnız kalıyordum ve aklıma Atlas geliyordu. Son aldığımız habere göre Atlas iyileşiyordu. Buna çok sevinmiştim. Can'da 'sana demiştim' bakışları atmış elini öptürmüştü. Bu adam manyaktı. Onunlayken fazlasıyla eğleniyordum. Telefonum çalınca ayağa kalkıp masanın üzerinden aldım. Dağra'nın aradığını görünce her ne kadar açmak istemesem de, artık açmamın gerektiğini düşünüp açtım. Can'ın sert bakışları altında sahte bir gülümseme ile mutfağa geçtim.
"Efendim?"
"Neredesin?" Derin bir nefes aldım. Onun kokusuna o kadar ihtiyacım olmasına rağmen, neredeydim.
"Can'da."
"Hala bırakamadın mı şu herifi?" Dağra'nın Can ile alıp veremediği ne vardı bilmiyordum. Onunla uğraşması canımı sıkıyordu. Can'ı seviyordum. Dağra'yı da seviyordum. Umarım aralarında kalmazdım.
"Hayır."
"İyi, adresi ver. Geleceğim." Sanki o görecekmiş gibi kafamı sallamıştım.
"Hayır. Gelme." Sinirlendiğini anlamıştım. Bu neden her şeye bu kadar sert bakıyordu?
"Hastaneden haber vermeden çıktın Ayla! Sinir etme beni, yerini söyle geleceğim." Hafif kıkırdayıp konuştum. Gülmem onu daha da sinir edecekti.
"Hayır."
"Hadi güzelim.." Fısıltılı çıkan sesi, önce kalbimin hızlanmasına sonra heyecanlanmama sonra da fark etmeden kabul etmeme sebep olmuştu. Telefonu kapatıp konumu attıktan sonra, heyecandan ne yapacağımı bilmiyordum. Bana güzelim demişti.. Allah'ım, sana geliyorum. Güzeli miydim gerçekten? Yoksa aklıma girmek için mi demişti? Hızlıca içeri girdim. Ceketimi koltuktan aldım. Can bana bakıyordu. Açıklama yapmak zorundaymış gibi hissetmiştim.
"Eve gidiyorum."
"Ne istiyor o herif yine?" Kaşlarımı çattım.
"Beni mi dinledin sen?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAĞRA (TAMAMLANDI)
FanficGeçmişin oyunları ile kirlenen iki aile, geleceğin getirdikleri ile tekrar bir araya gelir. Kader, iki tarafı da yakıp yıkarken, o yangından bir aşk doğar.. Üniversite öğrencisi Ayla, küçükken hayalleri için İstanbul'a okumaya gelir. Okuduğu ilk...