Acı. Belki de insanların hep hissetmekten korktuğu, ama kaçmayı asla beceremedikleri o duygu, his.. Ne kadar da garip değil mi? Her şeyden kaçabileceğimize inanırız, her şeyi unutabileceğimizi, her şeyi arkamızda bırakıp gidebileceğimize inanırız. Öyle olmaz. Kolay olacağını düşünsek de, hayatta bundan zor bir şey yoktur. Unutmak...
--------
Dağra ile ayrıldıktan sonra Can'a gitmeye karar vermiştim. Ona sürpriz yapmak için haber vermeden evine gittim. Ama kapıda gördüğüm onlarca kadın ayakkabısı ile baya şaşırmıştım. Bir şey olsaydı kesin duyardım bu yüzden zile basmadan önce Can'ı aradım.
"Efendim yavrum."
"Can evine gelmiştim lakin kapıda gördüğüm ayakkabılar-"
"Geri dön. Çabuk ayrıl oradan!" Kapı birden açılınca Can'ı dinlemeyi bırakıp kapıya döndüm. Güler yüzlü bir kadın bana bakıyordu.
"Hoşgeldin kızım." Boğazımı temizleyip hafif tebessüm ettim.
"Sanırım geç kaldık Can." Telefonu yüzüne kapatıp, kolumu çeken kadını takip ettim. Masanın üstünde duran yemek ve çaylardan anladığım kadarıyla gün vardı. Bende üstüne denk gelmiştim. Yanlış anlamalarını geçtim. Kalabalıktan nefret ederdim, bir de kadınlar gününe gelmiştim.
"Sen kimdin kızım?
"Adın ne?"
Onlarca soruya maruz kalmıştım. Çoğuna cevap vermekten kaçmak için mutfağa gittim. Can'a mesaj attım.
'Çabuk kurtar beni buradan!'
'İmdat.'
'Çığlık atıp kaçacağım şimdi.'
Derin bir nefes alıp telefonu cebime koydum. Can kesinlikle yanıt vermeyecekti. Görüldü atıp çıkardı genelde. O yüzden onu beklemeyecektim. Buradan sıvışmam lazımdı. Neden ayakkabıları görünce buradan ayrılmadığımı bilmiyordum. Acilen kurtulmam lazımdı. Bir neden bulup ayrılsam iyi olurdu. Ayrıca anlamadığım bir şey daha vardı. Can'ın evi neden bu kadar fazla 'kadın' ile doluydu? Kimdi bunlar ve Can neden burada değildi? İçeri girip oturdum.
"Ayla, İffet'in yanına gidip yardım eder misin?" İffet kimdi? Başımla onaylayıp oturduğum yerden kalkıp koridora çıktım. Burada kimse yoktu bu İffet denen kadın kimdi, ve neredeydi? Kapı çalınca kadının teki, benden önce davranıp kapıya yönelmişti. İçerisi o kadar doluydu ki, kim gelecek diye düşünmüştüm. Ev zaten ağzına kadar doluydu.
"Can?" Büyük bir sevinçle kapıya yürüdüm. Büyük kurtarıcım Can gelmişti.
"Abla, Ayla'yı almaya geldim. Kaçıcam kadınlar görmeden. Hah! Buradaymış gel." Kolumdan tutar tutmaz dışarı çıkardı. Ablasının suratına mecburi tebessüm edip, Can'ı takip ettim.
"Kızım sana geri dön dediğimde, yanlış kapı deyip dönseydin buraya kadar yürümeyecektim."
"Şikayetçisiniz sanırım Can Bey?" Sırıttı.
"Evet." Yüzümü buruşturup onun tersine yürümeye başladım. O da hızlı adımlarla yanıma geldi. Yürümeye devam ettik.
"O herifle aranızda ne var?"
"Hangi herif?" Kaşlarımı çattım.
"Dağra denenden bahsediyorum."
"Ha, bir şey değil. Sevgiliyiz.." Can elindeki sigarayı yere düşürünce, söylediklerimi düşündüm. O kadar garip bir şey de söylememiştim oysaki.
"Ne!" Gözlerimi büyüttüm.
"Can ne bağırıyorsun?"
"Sen ne dediğinin farkında mısın?" Kafamla onayladım. "Sen manyaksın! O ruh hastasına nasıl katlanıyorsun? Sevgili nasıl oldun abicim? Sana iyi davranıyor mu?" Bu telaşlı ve sinirli haline güldüm. Gülmem onu dahada sinir etmiş olacak ki gözlerini daha da kıstı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAĞRA (TAMAMLANDI)
Fiksi PenggemarGeçmişin oyunları ile kirlenen iki aile, geleceğin getirdikleri ile tekrar bir araya gelir. Kader, iki tarafı da yakıp yıkarken, o yangından bir aşk doğar.. Üniversite öğrencisi Ayla, küçükken hayalleri için İstanbul'a okumaya gelir. Okuduğu ilk...