Siktir et dedim zaman geldi geçti.
--------------
Dağra ile yemek yiyorduk. Kendisi gitmemişti. Bu yüzden bende ona, yemek yemeği teklif etmiştim o da kabul etmişti. Kendisi formunu bahane etmiş yaptığım yemeği yememişti. Sadece salatayı çatallamıştı. Üzülmüştüm. O kadar da özenmiştim, tadına bakarak yapmıştım. O sadece salatadan yemişti.
"Ya bak salata tuzsuz olmuş versene ordan." Yüzümü buruşturup tuzu uzattım. "Yavaş kızım kafama mı çalıyon?" Göz devirdim. Hiç anlamıyordu halden. İnsan azıcık da olsa, sevdiğim mutlu olsun diye tadına felan bakardı yemeklerin. Ama beyefendi hiç ağzının tadını bozar mı? Hayır!
Sırıtarak tuzu salataya döküyordu. Beni sinir etmek onun hoşuna gidiyordu. Omuz silkip önüme döndüm. Onunla muhattap olmayacaktım. Yoksa aç kalacaktım. Dağra sırıtmayı bırakıp salatayı çatallamaya devam etti.
Biz sessizce yemeğimizi yerken telefonum çaldı. Dağra'nın bakışları eşliğinde telefonu aldım. Arayan Can'dı. Boğazımı temizleyerek açtım.
"Evet?" Karşıdan bir kahkaha sesi geldi.
"Ya oğlum bak anırarak gülme. Telefonla konuşmaya çalışıyorum. Neyse, selam yavru naber?" Birkaç saniye Dağra'nın suratına baktım. Yavru diye seslendiğini duymuş mu diye mimiklerini anlamaya çalıştım ama duymamıştı.
"İyi Can. Senden naber?"
"İyi güzellik. Yemek yedin mi? İlaçlarının saati geçiyor.." İlaçlarım tamamiyle aklımdan çıkmıştı. Dağra sinirimi bozunca unutmuştum. Aslında onun olduğu yerde hiçbir şeyi hatırlamıyordum ki.
"Evet yemek yiyordum bende şimdi. Hatırlattığın için sağol Can." Birkaç övgüden sonra kapattık telefonu. Ayağa kalkıp Dağra'ya hiçbir şey demeden Can'ın mutfak masama bıraktığı ilaç poşetini aldım. İçinde üç tane ilaç vardı. İkisi öğlen biri akşam olmak üzere üç tane ilaç...
İlaçları içince içeri girdim. Dağra yoktu. Sessiz sedasız gitmiş miydi yani? İnsan bir eline sağlık felan derdi. Terbiyesiz adam.. Bu ne ara bu kadar nankör olmuştu bilmiyorum.
"Yavrum orada ne dikiliyorsun öyle?" Dağra'nın arkamdan gelen sesiyle yerimden sıçramıştım. Gitmemişti.
"Gittin sandım." Sırıttı.
"Korkuyor musun?" Kaşlarımı çattım.
"Seni kaybetmekten mi?" Kafasını salladı.
"Hayır, gitmemden?"
"Evet." , "Peki sen? Sen korkuyor musun beni kaybetmekten?"
"Hayır. Her insan gider.. Korkmam ben." Yutkundum. Demek ki korkmuyordu. Peki ben neden korkuyordum? Çok bağlandığım içindi belki de, bilmiyordum. O neden bağlanmamıştı benim ona bağlandığım kadar? Sinirlenmiştim..
"Neyse yavrum, benim gitmem gerek." Yaklaştı ve yanağımdan öptü. "Yemekler de efsaneydi!" Sertçe omzuna vurdum.
"Yemedin bile!"
"Kokusundan anladım. Kendine iyi bak!" Hafifçe sırıtıp evden çıktı. Sıkıntıyla nefes alıp masayı toplamaya başladım. Dağra'nın dediği beni düşündürmüştü. Neden öyle demişti? Ciddi gibi duruyordu. Yine de çok düşünmeyecektim. Sonu illaki çıkacaktı.
Dışarı çıkıp çiçekleri sulamaya karar verdim. Bayadır bunlar ile de ilgilenmiyordum. Hayatım fazla değişmişti. Genel olarak çok değişmişti. Şahsen bu değişimden mutluydum. İnsanların sevdikleri olması iyiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAĞRA (TAMAMLANDI)
FanfictionGeçmişin oyunları ile kirlenen iki aile, geleceğin getirdikleri ile tekrar bir araya gelir. Kader, iki tarafı da yakıp yıkarken, o yangından bir aşk doğar.. Üniversite öğrencisi Ayla, küçükken hayalleri için İstanbul'a okumaya gelir. Okuduğu ilk...