Bölüm - 51 -

179 23 40
                                    

"Kimse yok bu gece olmasa da olur."

                                            ~No.1~
--------
Cam kırıkları gibi kalbe batan her acı, insana geçmişi hatırlatır. İnsan hep geçmişinden bir şeyler koparmıştır. Buralara gelene kadar, hep bir şeyler öğrenmiştir. Bu yüzden bazı insanlar artık geçmişi sorun etmekten çıkarıp, zamanın öğretmen olduğuna inanır.

Salonda öylece arkama yaslanmış oturuyordum. Kim derdi ki; bunca şey atlatıp, buralara geleceksin. Önce hayatını öğrenip, sonra sevdiğini kaybedeceksin.. Önce kanser hastası olup, babanı kaybedecek sonra iyileşeceksin...

Zaman çok çabuk geçiyordu. Biz insanlar, bazı şeylerin sonunu asla düşünmüyorduk. Ya da zamanın sonunu. Söyleyeceklerimiz, düşündüklerimiz... Bizim için birer izdi. Zaman; hem her şeyin ilacı, hem her şeyin geç olmasını sağlayabiliyordu.

Bizler için çoğu şey geç kalınmış olsa da, gelecekte asla ne olacağını bilemezdik. Belki de hikayenin en güzel yeri, bilinmeyen yeriydi. Bilinmezlik, insana merak ve ilerleme heyecanı katıyordu. Biz buna yaşama isteği diyorduk.

Gözlerimi kapatmış sadece düşünüyordum. Düşünmek, sessizlikti.

Saçlarımda hissettiğim eller ile gözlerimi açtım. Dağra solumda oturmuş, bana bakıyordu. Tek eli saçlarımda gezinirken, diğer eli boştaydı. Kafamı sola çevirdim. Onun gözleri ile buluşturdum gözlerimi. Bana çok yoğun bir bakışı vardı.

"Ne düşünüyorsunuz bayan?" Yutkundum. Kafamı tekrar eski haline getirdim. Tavanı izliyordum.

"Düşünemiyorum." Kafasını omzuma yaslayınca sırıttım. Genelde bu hareketi ben yapardım. Dağda yapınca garibime gitmişti. Saçları yanağımı huylandırmıştı.

"Noldu beyfendi?"

"Sadece, uyumak istiyorum. Böyle normal bir uyku değil, derin bir uyku. Çoğu şeyin yalan olduğuna dair bana kanıt olacak bir uyku..." Saçlarını sevmeye başladım. Parmaklarım, uzun ve yumuşak saçları arasında kaybolurken, ben onu izlemeye başlamıştım. Yakışıklılığına daha da güzellik katan burnu, kalemle çizilmiş dudakları... Bu eşsiz adam bana aitti.

"O zaman neden uyumuyorsun?" Derin bir nefes aldı.

"Çünkü uyursam, kırlangıç ve aslan hikayesi son bulacakmış gibi geliyor. Ve ben bu hikayenin son bulmasını istemiyorum. En büyük yalanın içinde, en güzel hikayesin..." 

Nefesimi tuttum. O kadar etkilenmiştim ki, bir an olduğumuz ortamdan soyutlanmıştım. Ellerim durdu. Şaşırmıştım. Etkilenmiştim... Dağra kafasını kaldırıp, bana döndü. Yüzümü avuçları içine aldı. Yanaklarım kızarırken, onun bana her dokunmasında yine yeniden heyecanlanıyordum.

"Biliyor musun Ayla, bu hikayenin en güzeli ne olacak? Ben biliyorum. Kırlangıç ve aslan evlenecek. Ne kadar imkansız gelse de, bu bir kuşun ve bir kralın hikayesi... Ve kral, artık kuşu kafesinden özgür bırakacak." Yutkundum. Sözleri öyle içime dokunuyordu ki, verecek bir cevabım bile yoktu. Sadece gözlerim dolu dolu, gözlerine bakıyordum. Sanırım ben de bu hikayeyi çok seviyordum...

Dağra'ya sarıldım. O da hızla kollarını bana sarmıştı. Kafamı boyun girintisine yerleştirip, hayran olduğum kokusunu ciğerlerime çektim.. O bana her daim sevgisini hissettirmiş, bende her zaman hissettirmeye çalışmıştım.

"Bence ayrılmalısınız. Gözlerim kanıyor." Can'ın kalın sesi ile, hemen kendimi geri çektim.
"Şimdi oldu."

"Sen ne istiyorsun bizden?"

"Aşkı." Hızla yanımıza geldi ve ortamıza oturdu. "Bu aşk denen iletti nasıl ortaya çıkarıp, hissettiğinizi öğretin. Benden size yüz kağıt." Gözlerimi devirdim.

DAĞRA (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin