Bölüm - 43 -

245 86 121
                                    

Yar yâr'ım yok ellerim kayıp, ellerimde soldu cümleler. Sustuğum yalan söylediğim ayıp, bana hep azapları yazıyor ecel..

Şanışer'

*******

"BEN SIÇICAM!" gözlerimi açıp kaşlarımı çattım. Yine ne oluyordu bu evde? Bir sabah da sakin uyanamayacak mıydım? Sıkıntıyla nefes verdim. Bunlar yine kavga ediyorlardı sanırım.

Aşağı inip gelen seslere yöneldim. Tuvaletin önünde ikisi de kavga ediyorlardı.

"Can, tuvalet benim, klozet benim, bok yolu benim amına koyayım! Çekil şurdan sabah sabah..." Can omuzlarını silkti.

"Yüzüne işerim. Ayla o suratına dokunmaz Dağra. Sadece bana kalırsın o zaman." Dağra sinirle soludu. Bende olaya dahil oldum. Yoksa biri kesin dövülecekti.

"Noluyo sabah sabah?"

"Ayla bu herif benim tuvaletime işemek istiyor." kaşlarımı çattım.

"Nereye işesin Dağra?" onlarla böyle açık konuşmaya utanan ben aynı evde kalınca alışmıştım.

"Al bak kız da diyor. Nereye işeyeyim?"

"Benim de çişimin geldiğini söylüyorum. Tuvalet benim lan, ilk ben." Dağra Can'ı itip kapının koluna elini atınca Can hızla onu uzaklaşırdı.

"Ben girmezsem sende giremezsin." gözlerimi devirdim. Yukarıda da tuvalet vardı.

"Yukarıda var olan bir lavabo var?"

"Oraya çıkamam güzelim. İşerim altıma. Ama bu adam gidebilir. Hadi hadi." Can eliyle Dağra'yı savuşturunca Dağra onun girmesine izin vermedi. Ne zamandır böyle kavga ediyorlardı. Kavga ederken tuttuklarının farkında değildiler sanırım.

"Hayır. Sen git. Ev benim oğlum."

"Çakal'ın." ağzımdan kaçan kelime ardından elimle hızlıca kapattım. Dağra hızla bana dönünce pişman olmuştum. İsteyerek de çıkmamıştı oysaki. Can Dağra'nın dikkatinin dağılmasını fırsat bilerek içeri girdi. Kapıyı kilitleyip kahkaha atmaya başladı.

"Evini götüne sok. Oh be dünya varmış amına koyayım, içimde pamuk olacağına ağaca, çimene vitamin olsun." Can'ın dediklerini anlamayacak kadar kötüydüm. Ağzımdan kaçırdığım kelime Dağra'yı sinirlendirmişti. Bana sinirle baktıktan sonra omuzuma çarpıp yukarı kata çıktı. Ağzıma almamam gereken şeyleri pat pat atıyordum.

Onlar dağılınca bende mutfağa gidip kahvaltı hazırlamaya başladım. Genelde ağzımdan çok şey kaçırmazdım ama bu ani olmuştu. Kendimi kontrol edemiyor gibi hissettim. Belki de hastalıktan oluyordu?

İçeri Dağra girince gözümü kaçırdım. Sinirliydi. Nefes alış verişinden anlayabiliyordum. Az önceki patavatsızlığım onu kızdırmıştı.

"Neden kahvaltı hazırlıyorsun ki? Ne de olsa Çakal'ın evi." boğazımı temizledim.

"Ben, bilmiyorum Dağra. İstemeyerek söyledim. Oysa aklımdan bile geçirmemiştim." gözlerini devirdi. İnanmamıştı. Bende omuz silktim. Bu da unutulacaktı.

"Çiçeklerin duaları kulağımı okşadı. Vitaminli suyu aldılar." Can içeriye girince gergin ortam dağılmıştı.

"Senden olsa olsa viskili çıkar. Çiçekleri günaha sokma." yine atışıyorlardı. Biri ağzını kapatıp diğerine cevap vermese, sorun olmayacaktı.

"Tabi canım. Ne demezsin." Can ona 'he he' işareti atınca gülmüştüm. Çok tatlılardı. Kahvaltıyı masaya yerleştirince Can hemen çökmüştü.

DAĞRA (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin