Bölüm - 53 -

192 20 12
                                    

"Kaybetmek çok zor geliyor olsa gerek, gülüm beni yine sever mi?..."

                                                ~Sehabe

------------

Zaman, çoğu insana göre her şeyin ilacı... Her şeyin unutulmasını sağlayan bir adet merhem.. değil mi? Zaman ne kadar bazı duyguları ilerledikçe köreltse de, bazıları için asla öyle olmuyordu. Her duygu, her hiss... Her daim hatırlanıyordu.

Sevdiğine dokunduğun ilk an.. O'nu öptüğün ilk saat..

Ya da dostunu kaybettiğin o gün.. Seni yerle bir edişi... Her şeyin bitişi..

Veya ailenin seni terk edişi... Kocaman dünyada kanatsız yapayalnız kalman.. Her şeye rağmen, bir de onlardan yumruk yemen...

Hayatta herkesin, her bir insanın yediği yumruk farklıdır. Belki aynı sebepler olsa da, hep farklı sertlikte yumruk gelir. Sen zamanla o yumruğu durdurmayı öğrenirsin. Hayat hep sana yumruk atmak istedikçe sen, savunmayı öğrenirsin kendini...

Küçük cılız bir beden bile zamanla, kanatlanmış, güçlenmiş bir bedene dönüşür. Çünkü alıştığı, yüzünde daha önceden kuruduğunu bildiği izler vardır. Göz yaşı izleri... Onların yerini yenisi almasın diye bir hayatta bir şeyler öğreniriz. Kendimizi korumayı...

Seneler sonra, babasının kolları arasına girmiş bir adam. Yılların acılarına rağmen evladına olan sevgisini kaybetmeyen bir baba... Kader o kadar şeyden sonra onları birleştirmeyi tercih etmişti. Her yumruğuna rağmen, o yumruklarından sonra acısı dinsin diye merhemini de vermişti.

Dağra ve babası barışalı bir ay olmuştu. Bazı günler yemeğe çağırırdı babasını ve özel yemek hünerlerini sergileyip, ona ziyafet hazırlardı. Dağra da çocuk sevinci vardı. Her şey yerine girmiş, babası ile arasını düzeltmiş, sevdiği kadın kanseri atlatmıştı. Sevinçli olması normaldi.

"Bugün ne yapıyoruz?" Can ve Ceyda'lar da bize gelmişlerdi. Bugün ailecek çay içmeye karar vermiştik.

"Bugün benim sahnem var. Siz de gelin.." Dağra çayını yudumladıktan sonra, yaptığım pastadan bir dilim aldı. Gözlerim onu takip ediyordu. Pasta dilimini önce eline aldı. Sonra o bembeyaz inci gibi dizilmiş dişleri ile bir ısırık... Yutkundum. Adam her hareketi ile ilgimi çekmeyi başarabiliyordu.

Gözlerimi zar zor da olsa ondan çektim. Can bana anlamış gibi sırıtıyordu. İnşaallah bir şey çaktırmazdı.

"Olur geliriz.. akşam erken ayrılmamız gerekebilir ama." Kocaman gözlerimle Can'a baktım. Anlamıştı. Gözlerimi devirdim.

"O neden?" Gözlerimi Dağra'ya çeviremiyordum.

"Birilerini zapt etmek zor olabilir." İçtiğim çay boğazımda kalırken nefesimin kesildiğini hissettim. İyi ki bir şey çaktırmamasını dilemiştim. Dağra hızla suyu bana uzatırken, gözlerimle teşekkür edip suyu yudumladım.

"Kimi Can?" Can sırıtıp kekini dişledi. Sonra da dudaklarını yaladı. Kaşlarımı çatıp, gözümü kaçırdım.

"Boşver.. neyse biz kalkalım o zaman. Akşam adresi atarsın görüşürüz." Can çayının son demlerini içtikten sonra kalkmıştı. Ceyda ise hala oturmaya devam ediyordu. Ufuk da öyle...

"Hayırdır siz?" Can ellerini önce Ufuğa sonra Ceyda'ya salladı.

"Bizim yol farklı, bir pasta dilimi daha yiyip kalkarız." Can omuzunu silkmişti. Bende ona kapıya kadar eşlik edip, sonra salona dönmüştüm.

"Bir pasta dilimi daha vereyim mi?" Ceyda boğazını temizledi.

"Pastan güzel olmuş Ayla. Ama konu o değil." Sıkıntılı verdiği nefesi bir şeylerin olduğu kanıtıydı. Yutkundum. Dağra'nın yanına oturdum. O da bir şeylerin olduğunun farkındaydı.

DAĞRA (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin