Bölüm -16-

458 115 19
                                    

Sevmek kaçmak mıydı, yoksa saklanmak mı? Dağra'dan kaçmak tam bir işkenceydi.. O her şeyiyle, her insandan farklıydı.. Üniversite'nin ilk yılları, hiç aşık olmamış bir kızdım. Dağra herkesten farklı, her şeyden başka gelmişti.. Tutulduğumu bile sonradan anlamıştım.. O seviyor muydu beni? Hep bunu düşünmüştüm ama alabildiğim tek cevap 'O Dağra. Ruhsuzun teki, sevmiyordur.' oluyordu..

Lütfen Sev Beni

Bu Yağmurun Gölgesi

Çiftken Tek Oldu Gölgemiz

--------

"Ayla?" Gözlerimi açıp suratına baktım. Kaşlarını çatmış, cevap bekler gibi bir hali vardı. Ama bende verecek bir cevap yoktu. Ne diyebilirdim ki, aptal ergenler gibi aşk itirafı mı? Onun gözünde zaten küçüktüm. Küçük bir insan daha ne kadar, itiraf edip küçülebilirdi? 

"İyiyim." Ellerimi bileklerine koyup, yanaklarımdan indirdim. Onun bana dokunması beni üzüyordu. Melis'e sarılan kolları, elleri bana değerken yara almış gibi hissediyordum. O iki ellerimi de birleştirip tek eliyle bileklerimden tuttu. Tek elimi yine yanağıma gitti. Yine gözlerimi saniyelerce kapattım. 

"Değilsin.." 

"Umurunda mı?" Gözlerini kısıp suratıma baktı. Anlayacaksa anlamalıydı, artık yorulmuştum. 

"Evet." Değildi.

"Hayır." 

"Umurumda Ayla. Kendi kafanda ne yaşıyorsan, onu oradan defet." Seni kafamdan defetsem, kalbimden nasıl edecektim? Kafamı salladım. İnkar etmek istiyordum. Siktir git demek istiyordum. Artık bakma suratıma demek istiyordum. Sahi, nerelerden nereye gelmiştik. Daha ilk gün anlaşmayı imzalamam için bana tehditler savuran adam, umurumdasın diyordu. Hastaydı.. Aptaldı.. O Dağraydı... 

Yüzüme yaklaştı. Boyum ondan kısa olduğu için eğilmek zorunda kalmıştı. Kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Eli hala yanağımdaydı. Neden yüzüme yaklaşmıştı? Neden heyecanlanmıştım? 

"Ayla." Hafif çıkan sesi ile derin bir nefes aldım. Ellerinin altında eriyordum. Ne diyecekse, deyip çekip gitseydi.. Hafifçe boynunu eğdi ve boş olan yanağımdan usulca öptü. O öptüğünde gözümden bir yaş daha düştü. Normalde sevinmem gereken ben ağlıyordum.

"Sakın bana aşık olma. Böylece seni üzdüğümde, arkama dönüp tekrar bakmam." Ağzımdan küçük bir hıçkırık kaçtı. Bana aşık olma demişti, ama ben olmuştum.. O zaman, ona ihanet mi etmiştim? Ona karşı mı gelmiştim?

"Git Dağra.."  Ellerini bıraktı. Kolları çaresizce yana düşerken, sadece gidişini izlemiştim. Dağra ısrar etmezdi, Dağra sevmezdi, Dağra sadece giderdi, kızardı, bağırırdı, kırardı... 

Eve girip kendimi yatağa attım. Berbat hissediyordum. Halsiz ve yorgun.. Dağra çok zor birisiydi. Aşılmaz duvarları, duygularını hissettirmeyen duruşu, sesi, davranışı, düşündükler, ve kokusu.. Lavanta kokusunu almak için nelerimi vermezdim. Melis bir kulaklık aldı diye, neler olmuştu. Dağra'ya aşıktım. Bunu artık anlamıştım. Bana hissettirdikleri, düşündürdükleri.. Onu seviyordum ama ne kadar? Hemen unutabilecek kadar seviyor muydum? Eğer unutabilirsem, bunu ondan uzak kalarak başarabilir miydim? Beni öpmüştü ama, sevdiğinden değil, teselli etmek için öpmüştü.. 

Neden bana aşık olma demişti ki? Başkasını mı seviyordu? O zaman bana umut vermezdi.. O zaman bana gülmezdi, bana hediyeler alıp, yumurta yemezdi.. Allah'ım bu belirsizlik beni öldürecekti. Ya başkasını seviyorsa, ya onu sevdiğimi düşünüp küçük düştüysem gözünde.. Lütfen Allah'ım. Dağra başkasını seviyor olmasın. Üzülürüm, unuturum belki ama üzülürüm. Her şey unutulmazdı belki ama zamanla acısı geçerdi.. Bunun da acısı geçer miydi? Onu unutup yoluma devam edebilir miydim? Bilmiyordum... 

DAĞRA (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin