Bir yıl içinde çok şeyler yaşarsın. Yeni şeyler, yeni haberler, yeni olaylar ve en önemlisi yeni kişiler.. Yeni insanlar tanırsın, bu insanlar ya bir kere göreceğin, ya da hep göreceğin insan kesimleridir. Bazıları hayatında yer edinmese de, aralarından biri hayatında yer edinir. Benim ilk üniversite yılımda tam da böyle olmuştu. Hayatıma çokça insan girmişti, ama aralarından sadece birisi için herşeyimi feda etmiştim.. Sonra ne mi oldu? Gitti...
-------
Sabah alarm sesiyle kalktığımda, alışkın olduğum için sitem etmeden hazırlandım. Ağzıma bir peynir atıp kendimi yeni işime gitmek için dışarı attım. Aslında, az da olsa merak etmiyor değildim. Böyle işlere alışkındım ama bu sefer hocanın attığı konum kadıköy civarlarındaydı. Bana uzak kalıyordu. Taksiyle gitmeye karar verdikten sonra, çoktan binip varmıştım.. Önceden bildiğim bir yerdi. Birkaç kere gezmiştim.. Midye ve lahmacun yemeye fırsatım olmuştu. Hatta Oyuncak Müzesi'ni bile gezmiştim o kadar deyim..
Kadıköy'de indikten sonra, konuma bakarak birkaç sokak yürüdükten sonra kafamı kaldırıp geldiğim yere baktım. Geniş bahçeli bir bina ile karşılaştım. Kadıköy'de bahçeli bina mı? Tuhaf gelmişti ama, sorun etmeyerek ve çok düşünmeyerek içeri girdim.
İçerisi fazlasıyla genişti. Bankayı anımsatıyordu sadece.. Heryer de oturmak için bank koymuşlardı ama etrafta sıra ya da insanlar gözükmüyordu. Az daha ilerleyince sola doğru dönen ve uzunca uzanan bir koridor gördüm. Oraya yönelip yürümeye devam ettim. Kendimi korku filminde hissetmem normal miydi? Çok sıradışı bir yerdi gerçekten..
Seslerin geldiğini duyunca, adımlarımı oraya çevirip yaklaşmaya başladım. Sesler daha çok normal iki insanın konuşması gibi geliyordu. Sonradan, dünkü nöbetçi hocanın sesi geldiğinde doğru yerde olduğumu anladım. Derin bir nefes alıp kapıya yaklaştım ve çaldım. İçeriden bir komut gelmeyince açıp içeriye bir bakış attım. Herkesin gözü bana dönmüştü. Herkes dediğime bakmayın.. Sadece üç kişilerdi, nöbetçi hocam ve diğerleri...
"Hah! Geldi kendisi de, gel Ayla!" Ses etmeden kapıyı kapattım ve onlara yaklaştım. Hocam büyük bir sırıtışla, ve gurur ile beni onlara takdim etti.
"Bu Ayla Alkan. Size bahsettiğim öğrencim. Okulumuzda ilk senesi olmasına rağmen, çok iyi işler çıkardı. Umarım bu işte de, beklediğiniz sonuçları verecektir." Karşımda orta yaşlarda bir adam ve uzun saçlı, gözlüklü ve bandanalı genç biri duruyordu.
"Hoşgeldin kızım. Ben Erkan, memnun oldum." Kafamla onaylayıp uzattığı elini sıktım. Gözlüklü olan, benimle tanışmak için ya da kendini tanıtmak için tek bir kelime bile etmemişti. Sadece o gözlüklerin arkasında bakıyordu. Bana baktığını iddia etmiyordum, ama gözlüklerle de göremezdim..
"Ben de Ayla!" Uyarır tonda çıkan sesim, onu harekete geçirmeye yetmemişti. Tek bir şey demeden arkasını dönüp deri koltuğa kendini attı.
"O kim?" Erkan denen adam başta kaşlarını çatıp kısa bir süre suratıma baktı sonra kafasına fikir yeni gelmiş gibi aydınlanma yaşadı.
"Haa, o derken anlamadım kusura bakma. O da Dağra, iş yapacağın kişi.." Gözlerimle tekrar oturan genci süzdükten sonra Erkan denen adama döndüm.
"Pek iş yapmak ister bir tipi yok." Net çıkan sesim, ne kadar ciddi olduğumu gösteriyordu.
"O öyledir. Zamanla alışırsın.. Sana işi anlatayım istersen." Kafamla onay verip koltuklara yöneldik. Dağra denen çocuğun tam karşısına oturup bacak bacak üstüne attım. Kafasını hafif eğmesinden anladığım kadarıyla bacaklarıma bakıyordu. Abazaya benzer bir tipi yoktu. Muhtemelen istemeyerek bakmıştı. Ona aldırmayarak Erkan'a çevirdim kafamı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAĞRA (TAMAMLANDI)
FanfictionGeçmişin oyunları ile kirlenen iki aile, geleceğin getirdikleri ile tekrar bir araya gelir. Kader, iki tarafı da yakıp yıkarken, o yangından bir aşk doğar.. Üniversite öğrencisi Ayla, küçükken hayalleri için İstanbul'a okumaya gelir. Okuduğu ilk...