Blind Warrior [Tamamlandı]

55

Dreame'de 44.Bölüm

Edora... Etrafı kanyonlarla çevrili geniş bir düzlükten ibaret olan kurak bir şehirdi. Kuzeyde bulunmasının da etkisi olmasına rağmen Kuzey Krallığının pek çok şehrinden daha sert bir iklime sahipti ve hava şartları kesinlikle hafife alınacak bir konu değildi. Son on yılın ortalamalarına göre üç aylık kış mevsimi sürecinde en az on beş kez şiddetli kar fırtınalarına maruz kalır, tıkanan ulaşım nedeniyle bu kurak şehrin yiyecek stoku tükenme noktasına ulaşırdı. Genel olarak ilk ölümler de bu aylarda başlardı. Sokakta soğuktan ölmeyenler, eve gidince açlıktan ölmeye başlıyordu.

Bu raporlar dahilinde yaz aylarındaki sıcaklığın maksimum 19-20 dereceleri gördüğü birkaç günlük minik zaman dilimleri olmasına rağmen bu topraklarda bir şeyler yetiştirmek oldukça güçtü ve yetiştirebildikleri en iyi ürünler, toprak altında yetişen sebzelerden ibaretti ki çoğu aile de kıtlık yüzünden bunları olgunlaşmış bir halde bile yiyemiyordu. İlk kırılmaların başlangıcı olan aylar genel olarak Aralık ayı civarı başladığı ve şu anda eylül aylarında olduğumuz için şehrin tadilat meselelerini bir süreliğine ertelemeliydim. Kar fırtınası gelmeden önce tüccarlardan sipariş edebildiğim kadar buğday gibi uzun ömürlü ve depolanması kolay olan kuru mamuller sipariş etmeli ve bu üç aylık kırılma döneminde halka belli bir ücret talep etmeksizin yardımlarda bulunmalıydım. Gerçi halkın çoğunluğu eşkıya olduğu için sipariş verdiğim tüm erzakı yolda yağmalama ihtimalleri de oldukça yüksekti ve bu konuda fazladan birkaç önlem almam gerekecekti.
Derin bir nefes vererek yeni çıkardığım boş kağıt üzerine sipariş edeceğim şeyleri ve miktarlarını yazmaya devam ediyordum. Yiyecek olarak bol miktarda kurutulmuş tahıl ürününü ayrıntılı olarak maddeler halinde yazmayı bitirmemin hemen ardından sıcak tutacak kumaş ve battaniyeleri de bu listeye eklemeyi unutmamıştım. Resmi kayıtlara göre şehirde 10.000 civarı insan bulunuyordu ve benim Valerie'den arakladığım paraların nereye gideceği de az çok belli olmaya başlamıştı.

İnsanları şimdilik sağ tutacak olan erzak listelerine sahiptim, ve şimdiki en önemli madde ise, geriye kalan insanları bizim tarafımıza çekmekti. Ayrıca bu madde muhtemelen en zor seçenek olacaktı, çünkü Valerie'nin bile bizzat kendisinin gelerek bu şehirle özel olarak ilgilenmesine ve bir süre sonra sabrı taşarak eşkıyaları tehdit etmesine rağmen eşkıyalar sonuna kadar geri adım atmamışlardı. Tabiki güzel bir savaşın sonunda iki tarafın da ciddi hasar almasına rağmen son anda eşkıyaların, kraliyet askerlerini geri püskürtmeyi başardığını biliyordum. Ellerindeki kozun ne olduğuyla ilgili hiçbir fikrim yoktu ancak o eşkıyaların düşündüğümden daha güçlü olduklarından emindim. Tabi benim karşımda ne kadar güçlü olduklarının pek bir önemi yoktu, ancak benim de önümde onlara karşı ciddi olan bazı engellerim vardı. Kötü haber, bu şehrin nüfusuna kayıtlı olan kimseyi öldüremezdim ancak iyi haber, onlar uzun süredir eşkıyaydı ve büyük bir çoğunluğun kimlik kartının bile olduğunu sanmıyordum. Tabiki hangisi bu şehrin vatandaşı ve hangisi kimliksiz bunu ayırt etmem oldukça güçtü ama yine de buna rağmen elimde onlara karşı -en azından öyle olduğunu düşündüğüm- bir kozun olması beni biraz rahatlatıyordu.

2-2-6 metre ölçülerine sahip bir tüccar arabasının boyutlarını göz önünde bulundurursak ve at arabasının hacmini, bir çuval buğdayın hacmine bölerek bir arabanın 300 çuval taşıyabileceği sonucuna basit bir hesapla ulaşabilirdim. Ayrıca bir ailenin ortalama dört kişiden oluştuğunu varsayarak ve üç ay için bir çuvalın 4 kişiye yetebileceğini düşünerek toplamda sekiz araca ihtiyacımızın olacağı sonucuna ulaşmam kaçınılmazdı. Ayrıca iki araç da kumaş ve battaniyeler için gerekeceği için toplamda on arabalık büyük bir kervanın bu şehre gelmesi gerekecekti. On araç olduğunu bildiğimiz için, askeriyeden sorumlu olan Kai ile birlikte bu araçların ne şekilde korunması ve araç başına kaç asker görevlendirmesi gerektiğini uzunca tartışabilirdik. Ayrıca erzak ticareti için de Ren ve Cora'ya ihtiyacım olacak gibi görünüyordu.