Dreame'de 59.Bölüm.
Bölüümün sonundaki fotoğraf kısmına bakmadan geçmeyiinn\(@^0^@)/
"Haaa, vampir özelliklerim olsaydı şu an manam %500 falan olurdu sanırım. O kadar kan ziyan oldu... Ah, ayrıca o çürük domatesi kesmek ve lanetinden ayırmak düşündüğüm kadar eğlenceli değildi. Ne hayal kırıklığı ama..."
Derin bir nefes verip kendi kendime söylenerek elimdeki kana bulanmış kılıcı yerde sürükleyerek Lansen gölüne doğru ağır ağır yürümeye devam etmiştim. Ah, göz bandım olmadığı için manam sızdırıyormuş gibi sürekli bitmeye devam ederken, onu dengelemek için neredeyse iki saatte bir şifalı iksir içmem gerekiyordu. Başka bir göz bandına sahip olmamam nedeniyle de bu durum için geçici bir çözüm olarak envanterden mana taşından yapılma bir güneş gözlüğü çıkarmıştım. Birkaç görüş yeteneği mühürlediğim bu gözlük, Canavarın gözü yeteneğine destek olarak manamı tüketen bu yeteneğin tam potansiyelde çalışmasını engelleyerek kaybettiğim mana miktarını yarı yarıya azaltıyordu. Tabi bu geçici bir çözümdü, ne de olsa gözlük de manayla çalışıyordu.
Lansen Gölüne yaklaşınca, oraya kolonileşmiş insanların gün yüzüne çıkan korkuları daha da belirginleşmişti.
Lydia ise beni görür görmez, Koa'yla olan konuşmasına son vererek yanıma yaklaşmış ve üzerindeki ceketin koluyla yanağımı silmiş, ardından da ciddi bir ifadeyle konuşmaya başlamıştı.
"Koa denen genç kar fırtınasının yaklaştığını söyledi, ayrıca şehri gördüğüm kadarıyla bu insanları yerleştirebileceğimiz pek fazla yer olduğunu da sanmıyorum. Her şeyi geçtim, erzak konusu büyük bir dert olacak. Fırtına gelmeden toplu sipariş vermemiz şart." diye hızlı hızlı konuşan Lydia'ya bakmış ve "Bu geceyi güvenle geçirmelerini sağlarsan, gerisini hızlıca halledebilirim. Aklımda şahane bir fikir var." diye gülümseyerek cevap vermiştim.
"Sorun buysa, bununla başa çıkabilirim." diye konuşarak sohbete katılan kişi ise bu sefer Koa olmuştu. "Ormanda konakladığımız yere geri dönebiliriz, zaten buradaki insanların eşyalarını toplayarak yola çıkması da en az bir günü bulur. Tek sorun binek hayvanları. Siz kampa saldırdığınızda, elimizdeki tüm ahır ve binek hayvanları ormana kaçtı. Bunca insanı Edora'nın merkezine nasıl götürebiliriz hiç bilmiyorum."
Hmm... Dört bin iki yüz otuz iki, çocuklarla birlikte nereden baksan dört bin üç yüz yirmi kişilerdi. Bir ejderin nereden baksan yüz kişiyi taşıyabileceğini hesaba katarsak, elli ejder hepsini eşyalarıyla birlikte rahat idare ederdi.
Gölgem bir anda siyah bir auraya bölünerek geniş bir alana yayılmış ve içinden altmış kadar ejder yükselince, olduğu yerde donup kalan Koa'ya gülümseyerek "Bunlar işinizi görür mü?" diye sormuş ve sessizce devasa ejderlere bakan Koa ve diğer haydutların yüzlerindeki ifadeleri incelemiştim. Şoktan donup kalmalarını ve bazılarının bayılıp bazılarının da çığlık atarak kaçmaya çalışmasını görmezden gelirsek, bu durumu oldukça iyi bile karşılamışlardı.
Ah, bir de Nyx'i görseler yüzlerinin alacağı şekil ne oldurdu acayip derecede merak ediyordum doğrusu.
"Pekala." diye iyice sessizleşen ortamın garip havası yüzünden ne söyleyeceğimi bilememiş bir halde Koa'ya baksam bile, dünyayla tüm bağlantılarını kesmiş gibi göründüğü için onları kendi hallerine bırakmanın daha doğru bir seçenek olduğunu varsayarak uzaktan keyifli bir şekilde etrafı izleyen Amora'ya bakarak ona seslenmiş ve bana dönmesini sağlamıştım. "Sen onlara göz kulak ol, biz Lydia'yla şehre döneceğiz. Bir sorun olursa..." diye konuşarak Amora'ya yaklaşmış ve envanterden mavi renkte bir iletişim yüzüğü çıkararak onun işaret parmağına takmış, ardından da diğer eşini baş parmağıma geçirmiştim. "...bana haber vermekten çekinme." diye de sözümü tamamlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blind Warrior [Tamamlandı]
FantasyAna karakterin eğlence amaçlı çıktığı yolculukta karşılaştığı üç kişi ve bir ejderle birlikte işler çoktan karışmaya başlamıştı. Ana karakterin bir dilek hakkı karşılığında üzerine aldığı işin tüm sorumluluklarını taşımaya çalışması bir yana, üstüne...