Dreame'de 41.Bölüm
Lukas'la birlikte üzerlerimize geçirdiğimiz siyah pelerinlerimizin şapkalarını yüzlerimizi gizlemek için kullanarak şehirde üç saatlik uzun bir yürüyüşün ardından Şehir Lordunun malikanesine doğru yola koyulmuştuk. Şehri incelerken Sistem Haritası yeteneğiyle tüm şehri detaylıca taramış ve bir dosya olarak onu sisteme kaydetmiştim.
Şehrin durumu ise tamamen hayalet kasabaları andırıyordu, ve köklü bir değişim yapmamız da kesinlikle şarttı. Ayrıca halkın da durumu pek iç açıcı değildi ve bunu daha sonra Lordla uzun uzun konuşmamız gerekecekti. Tüm bunların dışında, Lukas'la yaptığımız konuşmadan sonra kafasını şehir sorunlarıyla dağıtmak ona biraz daha iyi gelmiş gibiydi. Üzerine yüklenen ağırlığın farkında olmama rağmen yeterince ona destek olup olamadığından emin bile değildim, ancak şimdilik iyi bir iş çıkardığımı düşünüyordum. Yine de hislerini geçiştirmenin iyi olmayacağı kanaatindeydim, ne de olsa ne kadar baskılarsa, içindeki hisler o kadar agresifleşirdi.Malikaneye yaklaşırken buraya doğru uçan üç ejderhanın da yere basar basmaz gölgeme çekilmesi bir olmuştu, eş zamanlı olarak da üzerlerindeki gizlilik büyüsünü de kaldırmayı unutmamıştım. Öğrencilerim ise kahkahalar atarak üzerlerinden kalkan gizlilik yeteneğini bile fark etmemiş gibi birbirleriyle gülerek konuşmaya devam ediyorlardı ki, Ren bizi fark etmiş ve heyecanı yüzünden kıpkırmızı olan yanaklarıyla bana doğru koşmaya başlamıştı.
Biliyordum!
Büyümüş olabilirlerdi ancak yanakları hala ısırmaya elverişliydi!
"Usta! Kai'nin ne yaptığını görmen lazımdı. Ejderha havada birden takla atınca çığlık atarak bebek gibi ejderhanın boynuna sarıldı! Cora da ona gülerken az daha aşağı düşüyordu!" diye heyecanlı heyecanlı konuşan Ren'in yanına gelen Cora da heyecanlı bir ifadeyle "Peki sana ne demeli? Ejderhayı kendin sürebileceğini söyleyerek başka yöne sapmaya çalışan ve ejderhayı sinirlendiren sen değil miydin?" diye konuşurken başını bana çevirmiş ve olayı anlatmaya devam etmişti. "Sonra da ejderha Ren'i havaya fırlatıp tekrar yakaladı! Onu görmeliydin, kız gibi çığlık atıp durdu!"
"Görünüşe göre çok eğlenmişsiniz." diye sakince gülümseyerek konuştuğumda, olayın başından bu yana bizi gözlemleyen Kai gülümseyerek "Siz de tam aksi gibisiniz." diye eklemekten de çekinmemişti.
"Şehrin durumu gözümü korkuttu sadece." diyerek olayları geçiştirircesine gülümseyen Lukas'la birlikte Ren kaşlarını kaldırarak Lukas'a bakmış ve şaşkın bir şekilde "O kadar mı kötü?" diye mırıldanmıştı.
"Ben yukarıdan biraz görmüştüm. Şehir tamamen harabe gibiydi, ama yakından kim bilir nasıl görünüyordur." diyerek sohbeti bu şekilde çevirirlerken yavaş adımlarla malikaneye doğru yürümeye başlamıştık, ancak malikanenin bahçe kapısındaki şövalyeler girmemize izin vermeyince öne çıkarak dün kralın göndermiş olduğu avuç içi büyüklüğündeki eğitmen rozetimi çıkararak onlara göstermiş ve bizi içeriye almalarını sağlamıştım. Ancak içeriye girerken eşkıya olduğunu düşündüğüm bir adamın uzaktaki bir köşeden dik dik buraya baktığı da dikkatimden kaçmamıştı. Biz malikanenin etrafındaki kalın duvarın geniş kapısından bahçesine girdiğimizde de adam hızlı adımlarla başka bir yere gitmeye başlamıştı. Dikkatimi ondan çekmeme sebep olan şey ise, bahçeden yanımıza doğru koşan bahçıvan olmuştu. Sanırım ani gelişimiz sayesinde kapıdaki şövalyeler en yakın hizmetliyi bu konu hakkında bilgilendirebilmişti.
Aralarsa beyazları olmasına rağmen siyah saçlara sahip olan, ayrıca otuzlu yaşlarının sonlarına merdiven dayayan bir tipi olsa da hala sağlıklı olduğunu belli eden yeşil gözlere sahip olan bahçıvan, çamur lekeleri olan kıyafetleri ve eldivenleri nedeniyle mahcup bir şekilde önümüzde eğilerek "Bu kadar çabuk gelmenizi beklemiyorduk, bu yüzden herhangi bir hazırlık yapamadık." dedikten sonra duruşunu düzeltmiş ve gül çalılarının arasında burayı izleyen on beş yaşlarındaki bir çocuğa, buraya gelmesi için eliyle işaret vermişti. "Oğlum size misafir odasına kadar eşlik edecek, ben lordu bilgilendirmek için yanınızdan ayrılmak zorundayım." diyerek yanına gelen oğlunun omzunu tutan bahçıvanla birlikte çocuğun yüzünde gergin bir ifade oluşmuştu. Ben de onu rahatlatmak amacıyla gülümseyerek, "Bize önderlik etmenizden onur duyarım." diye konuşmuştum. Bu sayede bahçıvan koşa koşa malikaneden içeriye girerken "Beni takip edin lütfen." diyerek önümüzden yürümeye başlayan çocuğu sessizce takip etmeye başlamıştık, ki zaten gideceğimiz yer çok da uzak bir yer değildi. Malikaneye girer girmez sağa ve sola doğru ayrılan iki koridorla karşılaşsak da direk karşımızdaki kapıdan girerek geniş misafir odasına girmiş bulunmuştuk. Orada duran kırmızı koltuk takımlarına yönelirken bizi gören birkaç hizmetlinin telaşla etrafta koşuşturduğunu fark etmiştim. Üzerimizdeki pelerin ve ceketleri hizmetliye teslim ettikten sonra yavaş yavaş koltuklara yerleşmeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blind Warrior [Tamamlandı]
FantasyAna karakterin eğlence amaçlı çıktığı yolculukta karşılaştığı üç kişi ve bir ejderle birlikte işler çoktan karışmaya başlamıştı. Ana karakterin bir dilek hakkı karşılığında üzerine aldığı işin tüm sorumluluklarını taşımaya çalışması bir yana, üstüne...