78.Bölüm

985 124 20
                                    

Dreame'de 67.Bölüm.

Medyada Ariana var, baştan aşağı düzenlemesi bana ait bu yüzden biraz geç geldi. Hayal ettiğim Ariana figürünü hiçbir yerde bulamadığım için kendim bir şeyler yapayım dediim ve sonuuç tamamen hayalimdeki Ariana gibi oldu. Düşüncelerinizi belirtmekten çekinmeyinn.

~\(≧▽≦)/~


Dünden beri prenslere tek bir gün içerisinde yaşattığım dramın kokusu hala buram buram burnumda tüterken keyifli bir şekilde şarkı mırıldanarak Cora'nın da aynı modla saçlarımı yapmasını izliyordum aynadan. O ağır atmosferi dağıtmadan sakince prensleri bir gece sarayda misafir ettikten sonra ertesi günün öğle saatlerine doğru kendi şehirlerine doğru yolcu etmiştik ve tabiki her biri artık yeni müttefiklerimiz olduğu için sessizce ayaklarının altına birer gölge askeri yerleştirmeden de onları göndermeye içim el vermemişti.

Ve sonunda akşam olmuş, kraliyet balosu saati sonunda gelip çatmıştı.

Konsept olarak da her ne kadar Cora'yla ters düşsek de, siyah kolsuz olan boyunlu bir büstiyer ve siyah pantolon giyeceğim konusunda onu ikna etmiş ve inadım karşı boyun eğmesini sağlamıştım.

Sevimli yanakları benim zayıflığım olabilirdi, ancak karşısında 200 yıllık emekli bir vampirin durduğunu unutmamalıydı.

Karşılığında takı ve saç konusunda ona karışmayacaktım o kadar.

Yine de Cora ne yapmış ne etmiş, bu sade kıyafetlerin bile lüks görünmesini sağlamayı başarmıştı. Boyunlu büstiyerin üzerine boynumdan ve kollarımdan geçirerek omuzlarıma sabitlediği altın zincirli takıyı bana giydirdikten sonra saçlarıma geçmiş, saçlarımın bazı kısımlarını ince ince örerek salaş bir topuz yaptıktan sonra da gözlüklerimi silerek bana uzatmıştı.

Hazırlığını bitiremeyen tek kişi ben olduğum için de, şu an gitmeye tamamen hazırdık. Kai, Cora ve Ren, Lukas'ın korumaları olarak baloya katılacakları için üçü de koyu temalı birbirine benzer üniformalar giymişti ancak üçü de birbirinden ayrı olarak kıyafetlerin içinde parıldıyor gibiydi. Lukas ise, kraliyet ailesinden olduğunu belli edercesine kollarında ve yakasında ince altın işlemeler bulunan siyah bir gömlek, siyah kumaş bir pantolon, gömleğinin yakalarının tam ortasına takılan avuç içi büyüklüğünde kırmızı yakuttan bir broş onu fazlasıyla lüks göstermeye yetse de, bir kraliyet mensubunu parlatmak için sönük kalacağı düşünülerek sol omzunu kapatarak ayak bileklerine kadar uzanan kırmızı işlemeli siyah pelerin ve pelerini iyice sabitlemek için kullanılan altın rengindeki omuzluklarla birlikte bir profesyonelin elinden çıkmış gibi kusursuz bir görünüme kavuşmuştu.

Pekala, zaten kusursuz görünüyordu. Yüz hatları ve bedenini göz önünde bulundurursak bunun kaçınılmaz bir gerçek olduğu su götürmezdi, ancak onun kıyafetlerini seçme ve onu giydirme fikri daha da heyecan verici bir fikir gibi geliyordu. Hatta Raphael'in saç stilistliğini yapmaktan bile daha eğlenceli duruyordu.

"Hazırsak, yola çıkalım mı?" diye konuşan Lukas, sanki onu süzdüğümü fark etmiş gibi -tabi böyle düşünmek başta kulağa saçma gelse de bunca zamandır yanımda oldukları için ve fark ettikleri gibi bir şekilde "görmeden görebilme" tadında bir yeteneğe sahip olduğum çıkarımını rahatça yapabileceklerinden böyle düşünmenin çok da saçma olmadığı konusunda kendimi telkin ederken- yüzündeki muzip sırıtmayla oturduğu yerden kalkarak bana yönelmiş ve elini kibar hareketlerle bana uzatarak "Tabi size eşlik etmeme izin verirseniz." diye konuşmuştu. Ben de gülümseyerek onun bu teklifini elini aynı nezaketle tutarak vermiştim.

[Gölge Değişimi yeteneği aktifleştirildi.]

Ayaklarımızın altına yayılan siyah aurayla birlikte hepimiz yere çekilirken anlık bir göz kararmasının ardından kendimizi devasa bir saray bahçesinde bulmuştuk. Hemen ardından da Lukas, tuttuğu elimi alarak koluna girmemi sağlamış ve hep birlike sarayın girişine doğru ilerlemiştik. Girişte de Lukas davet kartını görevliye teslim ederek kim olduğunu doğruladıktan sonra sarayın geniş kapılarından içeriye adımımızı atmıştık. Sonrası ise oldukça aşına olduğumuz şeylerdi. Bir görevli bize balo salonunun girişine kadar eşlik etmiş, girişteki başka bir görevliye kim olduğumuzu açıkladıktan sonra balo salonunun kapıları bize açılmış, gösterişli merdivenlerden aşağıya doğru inerken de bir görevli "Batı Krallığının beşinci Prensi Lukas Chester ve Eğitmen Ariana Sawyer salona giriş yapıyor!" anonsunu yapmış, merdivenlerin sonunda bizi karşılayan başka bir hizmetli de saygıyla bize selam verdikten sonra bizim için ayrılan masaya doğru yönlendirmeye başlamıştı bizi.

Profesyonel ve seri karşılama denilen şey böyle bir şeydi işte.

Balonun asıl düzenlenme sebebi, Kuzeyin ilk prensinin doğum günü ve aynı gün duyurulacak olan nişan haberiydi. Bunun üzerine daha balo başlamamasına rağmen konuklar birinci prensin bu zaman ülke için nasıl çalıştığını ve neler yaptığını konuşuyor gibiydi. Aslında düzenek oldukça sabitti, ilk prensin tarafını tutanlara verilen ezber kağıdından insanlara dolusuyla reklam yapıyorlar gibi duruyordu, ancak üçüncü prensi destekleyen bazı soylular da ortamı tartışma ortamına çevirmekten gram geri kalmıyorlardı.

Sanırım bu koskoca kraliyet salonunda ikinci prensi destekleyen sadece biz vardık...

Ya da başkaları da vardı, ancak bu tartışma ortamında sessiz kalmayı tercih ediyorlardı.

Şey, ihtimaller tükenmez. Bu yüzden düşünmeyi kesip önümüze bakalım.

Bazı soyluların dans ettiği, bazılarının tartıştığı, bazılarının sessizce etrafı gözlemlediği ve bazılarının da öğrencilerim gibi keyifle sohbet ettiği devasa ve gösterişli balo salonunun kapısından giren iki kişiden birinin tuhaf bir auraya sahip olduğunu hissederek ilgimi o yöne çevirirken anons edilen isim, tamamen beklentilerimin dışında ve aklımın ucundan dahi geçmeyen bir isimdi.

"Batı Krallığının sekizinci Prensi Elias Theron ve Eğitmen Ronan Altera salona giriş yapıyor!"

Ha?..

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Blind Warrior  [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin