"Benim buraya bu saatte geleceğimi biliyordun. Gelecekte Lukas'ın öğretmeni olacağımı da biliyorsun. Bana güvenebileceğini ve ne zaman öleceğini de... Çok merak ediyorum, 'şu arkadaşın' bu kadar çok zaman büyüsü yaptığı için mi öldü?" diyerek gözlerimi kısarak baktım. Narin bir kıza benziyordu ve böylesine narin bir kız için oldukça katı konuşmuştum ancak sırf narin ve dünya güzeli diye gardımı indirecek değildim. Ona güvenmem için bir sebep vermeliydi ve şu âna kadarki hareketleri istemsizce tetikte olmamı sağlıyordu. Bir mekanda benden daha fazla bilen bir kişiyi tehdit olarak görmem oldukça doğaldı bence.Beklediğim gibi sözlerim onu biraz kırmış olmalı ki, o kırık ifade tekrar gözlerine yerleşmişti. Yine de hafifçe tebessüm etmeyi ihmal etmiyordu.
"Hayır, ama dolaylı olarak evet."
"Yani 'arkadaşın' bu kadar büyüyü yaptığı için güçsüz düştü ve fırsatçılar da bundan yararlandı?"
"Evet." dedi ve ardından kendini toplamak için derin bir nefes aldı. "Bana güvenmenin zor olduğunun farkındayım, ve ben de farklı hissetmiyorum ancak benim sana güvenmekten başka çarem yok. Kendi oğlumu hayatımda ilk defa gördüğüm birine emanet etmek benim için kolay değil, anlayabiliyor musun?"
"Anlamasaydım, sözlerini bu zamana kadar dinlemezdim." dedim ve ellerimi masanın üzerinde birleştirerek gözlerimi yüzüne sabitledim. "Ancak anlayamadığım şu. Oğlunu oldukça önemsiyorsun, ona çok fazla değer veriyorsun. Eminim ki sadece onun büyüdüğünü görmek için bile tüm servetini ortaya koymaktan bir an bile çekinmeyeceksin. Öyleyse neden teklifin bu?" dedim ve yeşil gözlerine derinlemesine baktım. "Benden seni korumamı isteyebilirsin. Zehirleneceksen seni tedavi edebilirim, veya bunu engelleyebilirim. Suikast, bir kaza, oldukca kötü bir lanet... Her neyse seni ölümden kurtarabilirim."
"Olmaz..." dedi umutsuzca.
"Neden?" dedim istemsizce sinirlenerek. Ölmek mi istiyordu?! Hem de arkasında 'o çok sevdiği' oğlunu bırakarak? Her şeyden önemlisi, ben buna niye sinirleniyordum!
"Defterdeki olayları değiştirirsem Lukas'ın geleceği çok fazla zarar görecek. Deftere göre benim bir ay sonra bir araba kazasında ölmem gerekiyor, arkasında her ne kadar bir suikast olsa da. Lukas'ın geleceği için, onun önünden çekilmeliyim."
"Ah!" dedim hem sinirli hem de bıkmış bir şekilde. "Zeki bir kadın olduğunu inkâr etmiyorum, ancak bazen sinir bozucu derecede saf olabiliyorsun. Pekala..." diyerek ayağa kalktım ve elimle masada duran cep saatine ve deftere dokunarak Envantere gönderdim. Ortadan parlayarak kaybolan eşyaları görünce şaşıran kadın, bunun üzerinde fazla durmayarak benimle birlikte ayağa kalkmıştı. Bir dakika! Daha bu kadının ismini bile bilmiyordum. "Gücümün farkına varamamanı umursamayacağım, istediğin gibi ölebilirsin."
"Harika!" diyerek hızla bana doğru adımlamış ve bana sıkıca sarılmıştı. Tabi doğal olarak iki yüz sene kadar hiçbir insana sarılmadığım için donup kalmıştım. Bedenime yayılan sıcacık his, tüm gecenin soğukluğuna tezat olarak içimi ısıtmıştı.
Benden ayrıldığında ise afallamış ifademe bakarak gülmüş ve dosyaları kucağına alarak yavaş adımlarla kapıya yönelmişti.
"Bazı konularda saf olabilirim, ancak senin de saf olduğun konuları görmek beni mutlu etti." demiş ve boş olan eliyle kapıyı açarak 'önden buyur' dercesine elini sallamıştı.
Söylediklerini çok fazla takmayarak kapıdan çıkıp bahçede yürürken o da yanımda yürümeye başlamıştı. Ay ışığı dışında pek fazla aydınlatma olmayan bu geniş bahçede sessizce biriyle yürümek, tek başıma yürümekten oldukça farklı hissettirdiğinin farkına varmama neden olmuştu.
![](https://img.wattpad.com/cover/217083257-288-k433930.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blind Warrior [Tamamlandı]
FantasyAna karakterin eğlence amaçlı çıktığı yolculukta karşılaştığı üç kişi ve bir ejderle birlikte işler çoktan karışmaya başlamıştı. Ana karakterin bir dilek hakkı karşılığında üzerine aldığı işin tüm sorumluluklarını taşımaya çalışması bir yana, üstüne...