57

2.4K 410 227
                                    



Dreame'de 46.Bölüm

Yere diz çöken eşkıyaların cevap vermesi için yüzlerine dik dik bakarak beklediğim birkaç saniyenin ardından işaret parmağımdaki kırmızı taşlı yüzüğün hafifçe titrediğini fark ederek bir adım geri çekilmiş ve "Düşünmeniz için size biraz süre tanıyacağım." diyerek arkamı dönüp onlardan biraz uzaklaşmıştım. Dev kapı kristallerinden sarı renkteki kristalin yanına giderek sessiz alan yeteneğimi aktifleştirmiş ve eşkıyaların beni duymadığından emin olduktan sonra titremeye devam eden yüzüğün kırmızı kristaline dokunarak onu iletişime açık hale getirmiştim.

"Ah, Aria! Cevap vermen neden bu kadar uzun sürdü? Önemli bir şeyi bölmüyorum, değil mi?" diye meraklı çıkan Lydia'nın sesi kristalden kulağıma gelirken istemsizce gülümsemiştim. Tabiki meraklı Lydia'nın bu zamana kadar aramadan sabretmiş olması da büyük bir gelişme niteliğindeydi.

"Hayır, hiç önemli değil. Sadece Lukas'ı bir antik eserle zehirlemeye çalışan eşkıyaların sorgusuyla ilgileniyordum." diye konuşmamla birlikte karşı tarafta kısa bir sessizlik oluşmuştu. Ardından da Lydia'nın "Ciddi misin?" diye şaşkın bir sesle konuştuğunu duymuştum.

"Evet." dedikten sonra ekleme ihtiyacı duyarak "Burada işler düşündüğümden daha hızlı ilerliyor."

"Fazla hızlı, Ariana. Bunu yapan her kimse, onu pek hafife alma derim. Bunu yapmalarının asıl nedeni 5.prensin şehre ulaşmadan lordun bölgesinde zehirlendiği dedikodusunu çıkarmak ve dolayısıyla da kuralları çiğneyerek oraya nasıl ulaştığınız konusuna şüphe çekmek için düzenlenmiş olmalı." diyerek hızlıca konuşan Lydia'ya uyum sağlayarak ben de onun konuşmasını devam ettirmiştim.

"Kesinlikle öyle. Bu teorinin doğruluğunu zehrin özelliklerine bakarak bile tasdikleyebiliriz. Zehir güçsüz olsaydı, bunu sadece bir düellonun başlangıcı olarak algılayacaktım; ancak zehrin güçlü olması ve Lukas'ı anında öldürebilecek güçte olması kesinlikle teorini doğruluyor. Lukas'ın ölümünü veya iyi ihtimalle ağır bir zehirlenme durumuyla karşı karşıya kalmasını; dolayısıyla de bu şiddetli zehirlenme semptomlarını, diğerlerinden saklamamız imkansız olduğu için birkaç kuralı çiğnediğimizi Kraliyet ailesi de fark edecek ve bizi taht savaşlarının dışında bırakacaklardı."

"Peki Lukas'ın durumu nedir?" dedikten hemen sonra büyük bir özgüvenle konuşmaya devam etmişti. "Cehennem Çukurunda pek işine yaramamış olabilirim, ancak antik seviye şifalı iksirlerden daha güçlü şifa büyülerine sahip olduğumu belirtmek isterim. Karanlık türlerden olmadığı sürece, ölü olmayan her bedeni iyileştirebilecek kadar mükemmelim." diye gülerek konuşan Lydia'nın bu çocuksu tavrına karşı ben de ona gülerek cevap vermiştim. Ne kadar kendini alaya alıyormuş gibi konuşsa da, bahsettiği her şeyi yapabilecek kapasitede olduğunun ben de farkındaydım. SS+ seviyedeki bir elfin şifa gücü kesinlikle küçümsenmemeliydi.

Sadece, onun bu kadar güçlü şifa büyülerine sahip olmasının bana hiçbir yararı dokunmuyordu o kadar.

Her neyse...

En azından etrafı dağıttığımda arkamı toplayabilecek bir elfimin olduğunu bilmek biraz güven vericiydi.
"Lukas iyi." diye onu cevaplamamla birlikte Lydia'nın rahat bir nefes verdiğini duysam da, umursuzca konuşmaya devam ettim. "Çünkü zehri ben içtim."

"Ne halt yedin?!"

"Zehri diyorum." diye onun anlayacağı şekilde ağırca konuşmaya devam etmiştim, çünkü söylediklerim onu oldukça şaşırtmış ve sinirlendirmiş gibi duruyordu. "Ben içtim."

Blind Warrior  [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin