33

5.2K 642 336
                                    

"Canım sıkılıyor..." diyerek sandalyesinde oturan Raph'ın arkasına geçerek uzun kırmızı saçlarında ellerimi gezdirmeye başlamıştım. Normalde şu an çocukları eğitiyor olmam gerekiyordu ancak Lukas'ın sarayda dersleri tekrar başladığı için bir süreliğine bize katılamayacaktı ve evdekiler de mana kontrolü konusunda oldukça çaba harcamakla meşgullerdi. Onlara bu konuda her şeyi anlatmış olduğum için yapacağım bir iş kalmamıştı ve yapmam gereken tek şey, hepsinin manayı düzgünce kontrol etmeye başlamasını beklemekti. Aslında başlarında durup nerede hata yaptıklarıni göstersem de fena olmazdi ancak beklerken inanılmaz derecede sıkılıyordum. Ayrıca bu öğretme işinin normalde daha fazla vaktimi alacağını düşünüyordum ancak sabırsız kişiliğim, onları beklerken sıkıntıdan ölüm ölüp dirilmeye devam ediyordu. SS seviyeyi geçtim, yakınlarda yüksek seviyeli bir zindan bile olmadığı için sıkıntımı bu şekilde de gideremiyordum. Ben de Pamuk Alpheus ve İki sırma saçlı cücelere dadanma kararı almıştım, ki başka aklıma gelen bir eğlence yöntemim de kalmamıştı.

"Can sıkıntınla benim saçlarımın ne ilgisi olduğunu hala çözebilmiş değilim." diye başını arkaya yatırarak tersten bana bakmaya başlayan Raph'ın turuncumsu gözlerine düz bir ifadeyle baktıktan sonra kafasını iterek önüne dönmesini sağlamıştım.

"Çünkü elimde başka oyuncağım kalmadı." derken bir yandan da Raph'ın uzun saçlarını örmeye başlamıştım. "Ayrıca daha önce uzun saçlı bir oyuncağım da olmamıştı." dediğimde Raphael'in derin bir nefes verdiğini duymuştum.

"Bu oyuncak mevzusu da ne? Teknik olarak senin bizim oyuncağımız olman gerekmiyor mu?" dediğinde alayla gülmüştüm. "Hani dediklerimizi yaparsan sana bir dilek hakkı ödülü vereceğimiz olaydan bahsediyorum."

"Ali Baba ve Kırk Haramiler diye bir hikaye duymuş muydun hiç?" diye alakasız bir soru yönelttiğinde Raphael, bunu neden sorduğumu anlamamış bir ifadeyle bilmediğini dile getirmişti. "Benim geldiğim yerde çok yaygın bir hikaye, kısaca Ali Baba'nın Haramiler'den çaldığı lambanın içinden bir cinin çıkması ve onun dileklerini gerçekleştirmesiyle ilgili, ve bazı anlatılara göre cin, asla sahibinin sözünden çıkmadı. Onun oyuncağıydı, zenginlik biletiydi, ve her şeyi cine borçlu olmasına rağmen cini umursamayan kişi de o adamdı. Üstelik dileklerden sonra hayatı iyice kabusa dönen kişi de aynıydı..." dediğimde Raphael yine başını geriye atarak bana tersten bakmaya başlamıştı.

"Ne demek istiyorsun?"

"Demem o ki, siz de benim lambadaki cinim gibiydiniz ancak ben Ali Baba değilim ve sizi umursuyorum. Bana ihtiyacınız var, benim de bir dilek hakkına. Bu anlaşmalı bir dostluk, kimse kimsenin oyuncağı değil ama illaki bir tarafın baskın geleceğini savunacaksan, oyuncak olmayı da göze alacaksın." dediğimde kaşları bir an çatılacak gibi olmuş, ardından da ifadesi tekrar düzelmişti. "Ayrıca çok güzel saçların var, kesebilir miyim?" diye düz bir ifadeyle sorduğum soruya karşılık olarak Raphael kesin bir dille cevap vermişti.

"Önce cesedimi çiğnemen lazım."

○●○

"Pekala, yanları alabilirsin ama beğenmezsem ben de senin saçlarını keserim."

"Anlaştık."

Oldukça ikna edici yöntemlerim vardı, ne de olsa iki yüz seneyi boş boş oturarak geçirmemiştim.

Envanterden çıkardığım makas ve tarak setine düz bir şekilde bakan Raphael, tedirgin bir ifadeyle bakan gözlerini Alpheus'a çevirerek "Lütfen bana Beatrice'in saçlarımı basit bir büyüyle eski haline getirebileceğini söyle.."

"Yüzyıllardır yaşayan antik bir ejderhanın böyle bir büyüye ihtiyacı olabileceğinden şüpheliyim." diye gülerek karşılık veren Alpheus'la birlikte elime büyük bir makas alarak Raph'ın bakırı andıran kızıl saçlarına girişmiştim. Gözlerini kapatarak içten dualarını sıralarken Valtiz bile onun bu haline gülmeden geçemiyordu, ki bu da muhtemelen sıkıntıdan patlayan üç yakışıklı için oldukça iyi bir aktivite olmuştu, ne de olsa ortama biraz renk getirmiştim.

Blind Warrior  [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin