Dreame'de 58.Bölüm.
"Ne zamandan beri bu haldeler?" diye ciddi bir ifadeyle karşımda duran tuhaf manzaraya göz gezdirirken Lydia'nın kendinden emin bir şekilde "Yaklaşık iki hafta." diye cevapladığını ve "Ama beyin hasarı görmemeleri için onları düzenli aralıklarla iyileştiriyorum. Hasar alırlarsa, onları öldürmek senin için sıkıcı olabilir diye düşündüm." diye eklemeyi de ihmal etmemişti.
Lansen Gölüne bir kilometre uzaklıktaki iki kanyonun arasında bulunan geniş alan tamamen yeşil bir ormana dönüşmüş ve uzaktan bakınca bu dev ağaçların meyveleriymiş gibi görünen elleri kolları bağlı olan insanlar da ayaklarından ağaçlara ters bir şekilde asılı duruyorlardı. Yüzleri kıpkırmızı olmasına rağmen tenleri cidden soluk bir renkteydi ve uzun bir süredir ters bir şekilde asılı olmalarından kaynaklı olsa gerek, yüzlerinde deniz tutması geçiriyormuş gibi yorgun ve tükenmiş bir ifade vardı.
Nereden bakarsam bakayım, en azından burada 6-7 bin kişi bulunuyordu ve muhtemelen şehirdeki haydutların hepsi buradaydı. Ah ayrıca şurada asılı olan ve yüzündeki o tuhaf ifadeyle yüzüme dik dik baktıktan sonra başını başka bir yöne çeviren haydut Koa değil miydi?
Yüzündeki ifade hayal kırıklığıyla karışık bir "böyle olacağını biliyordum" ifadesi değil miydi?
Hooo, işler can sıkıcı bir hal almaya başlıyordu ve ben bu tür işler için yeterince sabırlı hissetmiyordum.
Derin bir nefes alarak birkaç adım ileriye çıkmış ve infaz sırasını bekleyen suçlular gibi ortada dönen sohbeti sessizce izleyen haydutlara bakmış ve hemen ardından elimi havaya kaldırarak manayla Koa'yı bağlayan sarmaşığa buzdan bir ok fırlatmıştım. Kendisine son derece hızla yaklaşan oku gören Koa'nın birkaç saniyeliğine gözlerini sıkıca kapatıp nefesini tutarak beklediğini fark etsem de, sessizce buzun sarmaşığı Koa'ya zarar vermeden kesmesini beklemiştim.
Ok sarmaşığı keserek Koa'nın arkasındaki ağaca saplanırken Koa ise birden onu tutan sarmaşıkların gevşediğini fark etse de, tepki vermekten geç kalınca kafa üstü yere düşüşe geçmişti ve ben de biricik ortağımın ayaküstü böyle bir acıya katlanmasını istemediğimden telekinezi yeteneğimle onu havada yavaşlatarak yere düzgün bir şekilde inmesini sağlamıştım.
Afallamış bir ifadeyle etrafına bakan Koa, başını bana doğru çevirince gözlerimiz kesişmişti.
"Diğerlerine anlaşmadan bahsettin mi?" diye direk olarak sorumu getirince yüzündeki cansız ve afallamış ifade yavaş yavaş düzelmiş ve sorumu sonunda idrak edince resmen yeşil gözlerinin içi parlamıştı.
Hızlıca başını sallayarak "Kesinlikle teklifi kabul etmeyeceğini bildiğim veya şüphelendiğim Lidere bağlı birkaç kişi var, ancak benim birliğimdeki herkes konudan haberdar." diye konuşarak yanıma gelmeye başlamıştı.
"Birliğin?" diye bir soru yönelttiğimde ise eliyle ensesini kaşıyarak utangaç bir gülümsemeyle "Yönetimden memnun olmadığımızı daha önce de söylemiştim. Sen gelmeseydin, fırsatı bulduğumuz ilk anda isyan çıkaracaktık." diye konuşmuş ve yanımda durmuştu. Gözlerim diğer haydutlara kaydığında ise, çoğu konuştuğumuz konuyu ilgili bir şekilde dinlerken arada bazılarının afallama ve öfkeyle karışık duygular içerisinde olduklarını görebiliyordum.
"Lydia." diye Lydia'ya dönmeden seslensem de, olaylardan geri kalmamak ve ortada konuşulan konuyu anlamak istercesine etrafta olan biteni dikkatle dinleyen Lydia, ona seslenmemle birlikte anında yanımda belirmişti. "Onları izlediğin süre boyunca burada önemli bir olay oldu mu?"
"Onları buraya astığım ve güçlerini mühürlediğim ilk zamanlar çeneleri bir türlü susmak bilmedi, ben de onları kendi yöntemlerimle susturmak zorunda kaldım." diye konuşan Lydia'yı dinlerken, istemsizce tüylerimin diken diken olduğunu hissetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blind Warrior [Tamamlandı]
FantasyAna karakterin eğlence amaçlı çıktığı yolculukta karşılaştığı üç kişi ve bir ejderle birlikte işler çoktan karışmaya başlamıştı. Ana karakterin bir dilek hakkı karşılığında üzerine aldığı işin tüm sorumluluklarını taşımaya çalışması bir yana, üstüne...