73.Bölüm

934 135 17
                                    

Dreame'de 62.Bölüm.

"Ben ikna oldum."

"Bekle, neden..."

"Ben fazlasıyla ikna oldum. Sormak istediğim çok fazla sorum var, ama biliyor musun? Umurumda değil. Ailesine olanlardan sonra Lukas'a fazla rakip gözüyle bakmasam da bugün fazlasıyla ciddiye alınması gereken bir varis olduğunu anladım." diye konuşan dördüncü prens karşısında duraksayan Prens Noah, bir süre kuşkuyla Lukas'ın keyifli yüzünü izlese de derin bir nefes alarak önüne dönmüş ve bana bakarak konuyu değiştirmek istercesine "Her şeye tamamım, ancak şu kendi kendine hareket eden metal yığınını kendi gözlerimle görmek istiyorum." diye konuşunca gülümseyerek elimi yanağıma yaslamış ve "Sadece trenlerin gerçekten çalışıp çalışmadığını merak ediyorsun, değil mi?" diye konuşmuştum. O ise bu rahat tavrımın aksine "Bana bahsettiğin şeyden haberin var mı? İnsan veya hayvan gücünü geçtim, büyü gücü bile kullanmadan hareket edebilen bir taşıt yapmaktan bahsediyorsun. Çağ değiştirebilecek bir proje bu, sence gözlerimle görmeden bunun varlığına inanabilir miyim?" diye abartılı sözcüklerle konuşmuş ve hala bahsettiği şeyin varlığını reddedercesine imalarda bulunmayı unutmamıştı.

"Pekala, pekala. Hala şehirde yapmamız gereken çok fazla işimiz olduğu için sizin için özel bir Edora şehir turu ayarlayamam, ancak şimdilik trenin bir taslağını göstereceğim. İleriki bir tarihte Lukas senin için bir davet mektubu ve gizli bir araç gönderebilir." diye geçiştirircesine konuştuktan sonra sistem yeteneğimle trenin üç boyutlu bir taslağını açtıktan sonra diğerleri için de görünür hale getirmiş ve trenin üç boyutlu halini parçalara ayırarak kısaca ısıyı ve su basıncını nasıl kullanacağını, pistonların ve fren sisteminin nasıl işleyeceğini, makinistlerin ve yolcuların bulundukları bölümleri de ayrı ayrı tanıtarak yüzlerindeki tuhaf heyecanı izlemeye koyulmuştum.

Anlatmayı bitirdikten sonra ise soru sormalarına fırsat tanımadan elimi hala sandalyede oturmaya devam eden Lukas'ın omzuna koyduktan sonra "Gitme zamanı." dercesine yüzüne bakmıştım. Lukas da başıyla hızlıca beni onayladıktan sonra ellerini masaya koyarak ayaklanmış ve Noah'a bakarak "Ticaret yolu ve nakliyatıyla ilgili anlaşma belgesini bir hafta içinde size göndereceğim. Edora'daki tadilat biter bitmez de gizli yollarla ikinize de birer elçi göndermeyi planlıyorum, ister bunu anlaşmamızdaki bir güven temsili olarak düşünür ve gelirsiniz, ister gelmezsiniz. Gerisi tamamen size kalmış. Ancak şunu bilmenizi istiyorum." diyerek masadan bir adım uzaklaşarak üzerindeki koyu renkli pelerinin şapkasını başına geçirmiş ve arkasını dönmeden önce "Kral olma konusunda fazlasıyla iddialıyım. Yoluma çıkmaya cesaret ederseniz, diğerleri gibi sizi de ezerken bir an olsun tereddüt etmeyeceğim." diye konuştuktan sonra ayaklarımızın altından yükselen siyah aurayla birlikte kendimizi göz açıp kapayana kadar Edora'da bulmuştuk.

"Vay canına." diye keyifli bir ifadeyle gülümseyerek Lukas'ın yüzüne bakarak konuşmuştum. O ise ilgiyle yüzüne baktığımı fark eder etmez al yanaklarıyla birlikte başını başka bir yöne çevirerek gözlerini kaçırınca içten içe nükseden kahkaha atma isteğimi zorla bastırmıştım.

Ah, o kadar sevimliydi ki ona daha fazla sataşma isteğimi daha fazla görmezden gelemiyordum.

"Sadece bu konuda ne kadar ciddi olduğumu söyledim." dedikten sonra fısıltıyla kendi kendine "Seni yanımda tutmak için elimden gelen her şeyi yapacağım." diye mırıldandığını duysam da ortamı garip bir havaya bürümemek için duymamış gibi keyifle lordun yeni malikanesine, ve artık ona "malikane" demeye bin şahit gerektiren saraya doğru yürümeye devam etmiştim. Yaklaştıkça insana kendini karınca gibi hissettiren beyaz kalın duvarlarla örülen ve devasa altın külçelerle süslenen sarayın ön kapısına doğru uzanan uzun merdivenlerin ardından devasa giriş kapıdan geçer geçmez bizi karbeyaz duvarlara işlenen altın ve gümüş işlemeler karşılamış ve devasa salonun sonunda ters bir Y harfini andıran merdivenler de görüş açımıza girmişti. Dümdüz ilerleyerek merdivenlerin tam altında duran geniş kapıdan geçtiğimizde aşağıya doğru inen merdivenlerin ötesindeki balo salonu da görkemiyle parlamayı ihmal etmiyordu. Buna rağmen boş olan balo salonuna inmek yerine, ters Y şeklini andıran geniş merdivenlerden çıkarak birinci katın sonundaki Lordun geniş çalışma odasına geçmiştik. Ayrıca bu katta fazladan bir çalışma odası ve üç tane de dinlenme odası bulunuyordu. Geniş odanın sağ ve karşıdaki duvarı tamamen kitap raflarıyla dolu olmasına karşın sol duvar baştan sona camla kaplıydı ve odanın daha ferah olmasını sağlamıştı. Tam karşımızda, kitaplıklardan birini arkasına alacak ve tam kapıya bakacak şekilde konumlandırılan geniş çalışma masası ve rahat görünen sandalyesi de ayrı bir hava katmıştı. Solumuzda, camın hemen önüne konumlandırılmış rahat ve bir o kadar da geniş olan oturma takımı ve tam ortada baştan sona kalın bir camdan yapılmış gibi duran ancak elmastan daha sert olduğunu bilmeme rağmen ismini unuttuğum kristalden yapılan bir sehpa bulunuyordu, ayrıca sevimli ve kullanışlı dursun diye sehpanın altında okuma kitapları için ayrı bölümleri de koymayı unutmamıştım.

Blind Warrior  [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin