Okyanusun ortasında duran adanın hemen kenarında bulunan volkanik dağın üzerinde, kratere oturmuş ve ayaklarımı aşağıda deliler gibi kaynayan lavlara doğru sallayarak envanterden çıkarıp volkandan içeriye attığım cesedin erimesini izliyordum. Ceset diyorum, çünkü diğer ceset, şu bedeni ortadan ikiye ayrılmış olan, volkanın tam ortasında açılmış olan kırmızı zindan kapısına denk gelmişti ve muhtemelen SS seviye bir canavar tarafından mideye indiriliyordu. Aslına bakarsak, o cesede teşekkür etmeliydim, ki kendisinin katili olarak bunu nasıl yapacağımı hiç bilmiyorum. Nedeni ise kendisi, yani cesedi, volkanın dibindeki lavların hemen üzerinde açılan zindan kapısını fark etmemi sağlamıştı. Zindan kapısı daha düşük seviyelerde olsaydı muhtemelen fark etmem zor olmazdı ama SS seviyeli bir zindan, zemindeki lavla aynı renkte olduğu için fark edilmesi oldukça zordu.
Sanki okuldan kaçmak için duvardan atlayan bir çocuk edasıyla kendimi kraterden içeriye bırakırken, aslında teknik olarak hesaplı bir inişti bu, SS seviyeli zindanın kapısından içeriye girmiştim.
Kendimi kilometrelerce yukarıdan altımdaki masmavi okyanusa doğru düşerken, sanki zindandan içeriye girmemiş de, dünyadan dışarıya çıkmış gibi hissetmeme neden olsa da aklımdan geçen ilk şey, kesinlikle bu zindan bossunun da su tipi bir canavar oluşuydu. Kesinlikle bilmem kaç klometre yukarıdan düşüyor gibi bir ifadem olmamasına karşın, üstüne bir de bezmiş bir ifade takınmam sanırım psikolojimin bozulduğuna işaret ediyordu.
Ah, su tipi bosslarla pek güzel anılarım yoktu.
O sırada solumda hissettiğim birinin varlığıyla başımı sola çevirirken kocaman olmasına rağmen oldukça asil görünen beyaz bir ejderin üzerine oturmuş esmer bir yakışıklı gözüme çarpmıştı.
Alpheus, bu adamın yanında halt yemişti, çünkü koyu renk saçları bile insanda dokunma isteği oluşturuyordu.
Tabi, ben onun yüzüne aval aval bakarken adam beni havada yakalamış ve suya düşmekten kurtarmıştı. Suda olduğunu düşündüğüm bossdan gittikçe uzaklaşırken, mazlum bir ifadeyle okyanusa bakmaktan da kendimi alamıyordum.
Yeşil büyük yapraklı ağaçlarla örtülü küçük bir adaya iniş yaptığımızda, hala kucağında olduğum genç adam hızlıca ejderin üzerinden atlamış ve beni yere bırakmıştı. Tabi üzerime garip garip bakmasına aldırmıyordum, çünkü ben de kendimi siyah pijamalarla birlikte ayakkabısız bir şekilde, sanki uykudan yeni uyanmış gibi bir halde S seviyeli bir zindandan aşağı düşerken görseydim, ben de garip garip bakardım.
[İsim: Kade Evander ]
[Yaş: 238 ]
[Tür: Melez Elf ]
[Seviye: Zindanda olduğunuz için ölçüm yapılamıyor... ]
[Yetenek: Elemental Büyüler, Boşluk Büyüleri, Ruh Bağı, Rhadamanthus'un Hayat Enerjisi...]
[Yatkınlık: Işık, Ateş, Hava ]
[Bağlı Olduğu Kuruluş: Evan Loncası (Güney Krallığı) ]
[Unvan: SS seviyeli Evan Klanı sahibi, Lorcan Evander'in ilk oğlu ]
[Alt özellik 》Ruh Bağı 》Ejderha ]
İncele yeteneğimi kullanmamla önümde beliren uzun mu uzun tablonun hemen ardından Sistem'in bir uyarı penceresi, önümde belirmişti.
[Uyarı!]
[Kade Evander adlı kişi üzerinizde İNCELE adlı bir yetenek kullanıyor ]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blind Warrior [Tamamlandı]
FantasyAna karakterin eğlence amaçlı çıktığı yolculukta karşılaştığı üç kişi ve bir ejderle birlikte işler çoktan karışmaya başlamıştı. Ana karakterin bir dilek hakkı karşılığında üzerine aldığı işin tüm sorumluluklarını taşımaya çalışması bir yana, üstüne...