76.Bölüm

935 126 3
                                    

Dreame'de 65.Bölüm

Medyada trenimiz vaar, bknz.

"Haha... Ona ulaşmamı engelleyeceğini biliyordum, ama bu biraz fazla değil mi?" diye keyfi kaçmış bir şekilde gülerken bir yandan da başkentteki kıymetli evimin mahzenindeki çalışma odamın ahı gitmiş vahı kalmış haline içim acıyarak bakmaya devam ediyordum. Bu Beatrice, yani nam-ı değer 13.Kapı Bekçisi Ejderha Bercelleus maskesi takan Ronan Altera'nın olayını daha fazla ertelemenin iyi olmayacağının farkındaydım ancak ona ulaşabileceğim tüm yolları bu şekilde kapatması hiç hoş değildi, özellikle de o zindanla çalışma odamı birbirine bağlayan geçit kapısını havaya uçurmak... Ah, kendi ellerimle inşa ettiğim odamın haline bakmaya içim daha fazla el vermiyordu.

Yine de şakayı bir yana bırakırsak kafamdaki eksik parçaların yerine oturması için o lanet olası kıytırık ejder bozuntusuyla yüz yüze konuşmamın artık şart olduğunun farkındaydım, ne de olsa biricik kralımız benden bir haber bekliyordu ve önceki girişimlerim sağ olsun artık ona bir kanıt da sunmalıydım, nihayetinde ona götürdüğüm bilgilere de körü körüne inanmayacağı su götürmez bir gerçekti.

Bana olan güvenini kendi keyfim için zedelediğim için bu durumdan şikayet de edemiyordum, benim halt yememdi ve bunu hak etmiştim.

Ah her neyse, şimdilik sadece düşünelim. Ronan Altera; SS seviyeli bir zindan bossu ve iki kıymetli kraliyet üyesinin, üstüne bir de kralın soyunu lanetleyen zanlının cesetlerini zaman büyüleriyle oyuncak gibi kontrol etme yetisine sahip bir canavar, aynı zamanda da kıymetli defter yazarımızın ikiz kardeşi. İşin tuhaf kısmı, böyle önemli bir olayın Rowan'ın defterinde geçmemesi, üstüne Ronan denen çakma ejderin de tuhaf bir şekilde erkek kardeşinin amaçları doğrultusunda hareket etmesiydi. Yani eğer Rowan'ın bu durumdan haberi olmasaydı, defterde yazan olayların ve izlediğim zaman çizgisinin çok da güvenilir olmadığı anlamına geliyordu, ki kendi kardeşini bile denkleme katmadan sıra gelen olayları öylece deftere aktaran biz zaman büyücüsü demek, benim için ziyadesiyle kötü bir haber demekti ve bugüne kadar yaptığım her şeyin boş beleş işler olduğu anlamına geliyordu. İkinci bir ihtimal olan Rowan'ın da kardeşinden haberdar olması durumu, bir yere kadar mantıklıydı ancak hala bana kardeşinin varlığı hakkında en ufak bir ipucu bile vermemiş olmasını açıklamıyordu. Ayrıca işler iyice saçma sapan bir hal almıştı, mesela kraliyet kanı taşıyan o iki kardeşi hala yanında bulundurması mantıklıydı, ancak eğer kralın soyunu lanetleyen kişi neden onlarla birlikteydi? Neden Raphael'i kullanarak laneti bozmak yerine Raphael'i o zindanda tutma kararı almışlar ve lanet konusunda hiçbir şey yapmamışlardı? Rowan'ın planlarının gidişatını en çok etkileyen ve Lukas'ın hayatını riske atan en büyük etkenlerden birisi de bu lanet değil miydi?

Ayrıca saçma olan tek şey bu da değildi. Benim kontrolü kaybedeceğimi bildikleri için o gün Lydia'yı gönderdiler, küçültme lanetinin üzerimden kalkacağı gün beni zindan kapısı açılana kadar kontrol altında tutmasını istediler, ve hemen ardından da beni zindana çektikler... Ronan ve Rowan birlikte çalışıyorsa, eminim ki Ronan denen çakma ejder Şartlı Zaman Çizgisi büyülerinden çok daha fazlasını biliyordu, ki şu kontrolü kaybetme olayını tahmin edebilmesi de bu durumu kanıtlar nitelikteydi. Madem benim kontrolü kaybedeceğimi biliyordu, öyleyse neden Alpheus'ların üzerindeki büyüyü bozmama ve onun gerçek kimliğini öğrenmeme izin vermişti. Madem bunu öğrenmemde bir sorun yoktu, öyleyse neden şimdi benden kaçıyordu?.. Yaptığı her şeye bir mantık uydurabilirdim, ancak buna bir yanıt bulamıyordum...

Derin bir nefes vererek burayı toparlaması için iki gölge askerimi görevlendirirken gölge değişimi yeteneğimle Olven ormanına giderek eski zindan kapısının bulunduğu noktaya doğru ağır ağır yürümeye başlamıştım. Zindan kapısının orada olmadığını adım kadar iyi biliyordum ancak düşünmem gerekiyordu ve hafif bir yürüyüş bana iyi gelecekti. Aslına bakarsak, bugün bu Alpheus işini halledip Valerie'ye olan sözümü yapılacaklar listemden çıkararak tamamen Edora'ya odaklanmak istemiştim ancak benim yaptığım işten kar sağlamasına rağmen önüme taş koymaktan çekinmeyen lanet olası çakma ejder sağ olsun yapılacaklar listeme sanki çok lazımmış gibi birkaç madde daha eklenmişti. Edora'da kullandığım teknolojiyi bilen tek insancık ben olduğum için şu an insanlara bu teknolojiyi öğretmem gerekirken, biricik kralımızı nasıl kandırmam gerektiğini düşünüyordum.

Ah evet, böyle kötü bir kişiliğe sahip olmak benim suçum değildi. Ortam beni suç işlemeye teşvik ediyordu...

O sırada zindan kapısının eskiden bulunduğu ağaçlık alanın sonuna geldiğimde, tabiki de beni karşılayan şeyler dağ, taş ve bolca ağaçtan başka bir şey olmamıştı. Üstelik bırak SS seviyeli bir zindan kapısı, etrafta en ufak bir mana izi bile yoktu.

Ah her neyse, zaten buraya o lanet olası çakma ejderin zindan kapısını bulma ümidiyle gelmemiştim. Aslında Ronan'ın mana tipini takip ederek onun zindanına bir zindan kapısı açmam da mümkündü, ancak manamın %50'sini kapıyı açmak ve onu bir hafta boyunca açık tutmak için feda etmem gerekecekti. Ayrıca bu bir haftalık süreçte Ronan'ın da boş durmayacağını bildiğim için, böylesi bir saldırı karşısında da gücü %100 olan bir ejderle, sadece %50 mana kullanarak savaşamayacağımı göz önünde bulundurarak bu fikri de gözden çıkarmak zorundaydım. Şayet böyle bir durumda gücüne güvenebileceğim tek kişi Lydia olurdu ve onun da Ronan'a karşı pek şansı yoktu.

Ben bunları düşünürken düşüncelerimi bölen şey, parmağımdaki iletişim kristalli yüzüğün titreşimi olmuştu ve Lydia'dan gelen çağrıyı da sanki alışkanlık olmuş gibi seri hareketlerle cevaplamıştım.

"Napıyorsun?" diye meraklı bir ifadeyle soran Lydia'nın sesi kulaklarımı doldurunca, ilgisiz bir ifadeyle "Çakma bir ejderden trip yiyorum." diye cevap vermem karşı tarafı bir süre duraklatsa da Lydia neyi kast ettiğimi az çok anlamış gibi, bu konuyu çok da üstelemeden konuşmaya devam etmişti.

"Edora'dan birden haber vermeden gidince ne olduğunu merak ettim, ayrıca yarım saattir şu trenin uzaktan kontrolünün nasıl yapıldığını çözmeye çalışıyoruz, gelip bir el atar mısın?"

"Kullanım talimatlarını oldukça ayrıntılı yazdım Lydia, aradığım her şey oradaki dosyanın içerisinde var."

"O kadarını biz de anladık ancak biliyor musun, bunu anlamamız da uzun sürdü. Eşsiz el yazın, biraz fazla eşsiz Ria.. Okuyamıyoruz." diye seri ve sıkılmış bir tonda konuşan Lydia'ya karşı istemsizce güldükten sonra aynı şekilde devam ederek "Yazman gereken tonlarca dosya, ve sayfalarca konu olsaydı, senin de mükemmel en yazından geriye kalan ek şey eşsiz harfler olurdu sevgili kan torbam." demiş ve Lydia'nın sinirlenmesine izin vermeden gülerek "Tamam tamam, birkaç dakikaya oradayım, seni seviyorum biricik kan torbacığım." diye hızlı hızlı konuştuktan sonra görüşmeyi sonlandırmıştım.

Hoo, bu çakma ejder olayından bir şey çıkmayacak gibi duruyordu, şimdilik Edora'ya odaklanıp bir yandan da Valerie'yi nasıl oyalayacağımı düşünsem iyi olurdu sanırım.

Ah, işlerim bitmek bilmiyordu ve bu lanet olası kanı bastırılmış vampir bozuntusu yorulmaya başlamıştı...

Blind Warrior  [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin