61

2.4K 391 160
                                    



Dreame'de 50.Bölüm

"Onu görebilir miyim?" diye yönelttiğim bir soruyla birlikte başını Cora'ya çeviren Lukas, bunun cevabını sadece o verebilirmiş gibi ona bakmıştı.
"Az önce onu kontrol ettiğimde uyanıktı, şimdi de uyuduğunu sanmıyorum. Bu yüzden, tabiki onu görebilirsin." diye sakin bir tonda konuşan Cora kollarını açarak "Seni ona götürebilirim." demesiyle birlikte Lukas boştaki eliyle de bana sarılmış ve arkasını dönerek "Onu ben götürürüm." diye homurdanmıştı.
Bu çocuksu tavrı karşısında birkaç saniye duraksasam da, hemen ardından gülerek "Sorun yok, sorun yok." diye teselli verircesine sarı saçlarını okşamış ve minik ellerimle yanaklarından tutarak yüzüme bakmasını sağlamıştım. "Şifalı iksirler kaybedilen kanı geri getirmez, sadece yarayı iyileştirir. Bu yüzden uslu bir çocuk olup dinlenmelisin." diye konuşmamla birlikte Lukas'ın yüzü, sanki yolda sevimli bir yavru kedi görmüş gibi tuhaf bir ifadeye bürünürken, onun hemen arkasında duran Lydia ikinci kez burun kanaması geçirmişti.

"Ah, ama bu nasıl mümkün olabilir ki?" diye sahte bir üzüntü ifadesine bürünerek yüzüme sevimli bir ifadeyle bakmaya başlamıştı. "Ustam her zaman ben uyumadan önce bana iyi geceler öpücüğü verirdi. Şimdi ben bu öpücük olmadan nasıl uyuyup dinlenebilirim ki?"

"Şu yaptığın düzenbazlığı görseler, iblislerin nutku tutulurdu." diye şaşkın bir ifadeyle homurdanan Cora'ya aldırmadan "Öyleyse sen yatmak için hazırlanmaya başla. Siz uyumadan önce hepinize iyi geceler uykusu verdiğimden emin olacağım." diye konuşmuştum. Söylediğim şeylerden kendine de pay çıkardığını düşündüğüm Cora'nın da şaşkın yüz ifadesinin yerini birden memnun bir ifade almış ve kollarını açarak beni kucağına kabul ettiğini beden diliyle ifade etmişti.

Lukas'ın da bundan başka çaresi kalmamış gibi, gönülsüzce beni Cora'nın ellerine teslim etmiş ve sessizce odadan ayrılışımızı izlemekle yetinmişti.
Cora'nın kucağında hafif loş olan koridorda ilerlerken merakıma yenik düşerek "Neden bana her şeyi anlatmıyorsunuz?" diye hafif bir sesle konuşmuş ve bir cevap beklercesine onun yüzüne bakmaya başlamıştım. Cora ise beklemediği bu soru karşısında saniyelik bir duraksama yaşasa da bozuntuya vermeden yürümeye devam etmiş ve koridorun sonuna doğru bakmaya devam ederek konuşmuştu. "Bizim de anlamlandıramadığımız birkaç şey var. Her şeyi öğrendikten sonra sana düzgün bir açıklama yapmamız daha doğru olur diye düşünmüştüm."

"Anladım." diye mırıldandıktan sonra bir süre beklemiş ve ardından yeni bir soruyu gündeme getirmek için ağzımı açmıştım. "Kai nasıl zehirlendi?"
"Senin bize verdiğin görevi hallederken Lukas malikanenin etrafında gezen şüpheli birini fark etmişti. Başta malikaneyi terk etmeyecektik, ancak şüpheli hareketleri yüzünden Ren onu takip edersek suçluya direk olarak ulaşabilme ihtimalimizin olduğu fikrini öne sürdü. Biz de onu takip etmeye başladık. Normalde malikanede birisinin kalmasını kararlaştırmıştık, ancak şüphelendiğimiz kişinin seviyesini tam anlamıyla ölçemediğimiz için her ihtimale karşı hepimiz yola çıktık." diye kısık bir sesle anlatmaya başlayan Cora'yı dikkatle dinlerken, arada bilmediğim olayların döndüğünü fark etsem de aldırmadan dinlemeye devam etmiştim. "Şehir sınırına yakın olan kanyonlardan birine geldiğimizde de, kanyonların tepelerinde bekleyen yüksek seviyeli eşkıyalar olduğunu fark ettik, ancak biz savunma yapana kadar Kai çoktan zehirli iğnelerden biriyle vurulmuştu. Tabi durum bu olunca, takip ettiğimiz kişi de bizi fark etti... Şu, az önce odada gördüğün pembe saçlı elfi takip etmiştik ancak görünen o ki, o senin yakın arkadaşlarından biri ve saçma sapan bir sebep yüzünden bu haldesin." dedikten sonra da sağımızda kalan kapının önünde durmuş ve beni yere indirmişti, ancak upuzun kolları olan sweatimle pek bir şey yapamayacağımı fark etmiş gibi önümde tek dizinin üzerine çökmüş ve sweatin kollarını benim kollarıma göre katlamaya başlamıştı. "Yarın sana kıyafet almak için şehir dışına çıkacağım, çok uzun sürmez ancak şimdilik böyle idare etmelisin." diye açıklamasını yaptıktan sonra derin bir nefes alarak ayağa kalkmış ve odanın kapısını tıklattıktan sonra içeriden herhangi bir ses gelmeyince yeniden kapıyı çalmayı denemişti, ancak bu çaba da, öncekinden farklı bir sonuç doğurmamıştı.

Blind Warrior  [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin