Dreame'de 70.Bölüm.
Özenle örülmüş kızıl saçları sol omzunun üzerine gelişi güzel bir şekilde bırakılmış, uzun kollu beyaz geceliği ayak bileklerine kadar uzanan Rea sessiz adımlarla önümden yürüyerek birinci kattaki misafir odalarından birine girerek kapıyı benim için de açık bırakmış ve odadaki geniş pencereye doğru ilerleyerek dışarıyı izlemeye koyulmuştu. Ben de onu takip ederek sessiz adımlarla içeriye girdikten sonra kapıyı arkamdan kapamış ve sırtımı kapıya yaslayarak beklemeye başlamıştım. Rea da bunun üzerine çok fazla uzatmak istemezcesine bana dönmeden ciddi bir ses tonuyla konuşmaya başlamıştı.
"Gerçekten kilitli bir kutu gibisin." diye söylendikten sonra arkasına dönerek ciddi bir yüz ifadesiyle bana bakmış ve sırtını arkasında kalan pencere kenarına yaslayarak sıkıntılı bir nefes vermişti. "Beni bazen çok yoruyorsun." diye konuşunca, neden bahsettiğini ve konuşmanın az çok ne tarafa doğru çekileceğini tahmin edebilmiştim.
Buna rağmen sessizce, sanki neden bahsettiğini anlamamış gibi onu dinlemeye devam ettim.
"Her şeyi anlatmanı beklemiyorum, ama en azından benim hayatımı da etkileyen konulardan bana önceden haber vermelisin. Bu şehrin yönetiminde ben de varım, ama sürekli gelişmelerden geri bırakılıyorum Aria." diye konuştuktan sonra derin bir nefes almış ve konuşmasına devam etmişti. "Sadece bana biraz güvenmeni istiyorum."
"Babanın yaptığı şeyleri bu şekilde ortaya çıkardığım için mi kızgınsın?" diye uzun süren bir sessizliğin ardından konuştuğumda, Rea'nın birkaç saniye duraksadığını görmüştüm.
"Bir de soruyor musun? Tabiki de kızgınım. Böyle bir şey bana nasıl haber vermezsin, bunca şeyle nasıl kendi başına yüzleşmeye çalışırsın? Prensi zehirleme girişimlerinden haberim var, babam hapisteyken bana her şeyi anlattı. Ziyafet gününden sonra uzun bir süre malikaneye gelmemenden zehri senin aldığını anlamak da zor değil, o gece Prens Lukas'ın bardağını kullanman kimsenin gözünden kaçmamıştır eminim ki... Körü körüne babamı koruyacak değilim, böyle şeyler olduğunda en azından bana haber verebilirdin." dedikten sonra kızgın ifadesi hafifçe yumuşamış ve üzgün bir ifadeyle mırıldanarak "Lordun kızıyım, bunlardan haberim olsaydı işleri senin için daha da kolaylaştırabileceğimi sen de biliyorsun." diye konuşmuştu.
"Zehirleme olayı benim için de fazlasıyla sürprizdi, ve bu konuda bir hazırlığım olmadığı için zehri benim almam daha kolay olur diye düşündüm." diye ağır bir tonda konuşmaya başladım. "Takdir edersin ki, o geceden sonra birine güvenmek için fazla güçsüzdüm. Sana güvenmediğimden değil, ancak baş şüphelinin kızıydın ve yakın arkadaşım olman bu gerçeği değiştirmiyordu. Senin de bize ihanet edebileceğin düşüncesi beni korkuttu, ve böyle bir şeyi senden öğrenmek istemedim." diyerek konuştuktan sonra sıkıntılı bir ifadeyle nefes vermiş ve, "Çünkü adil davranmazdım." diye devam etmiştim. "Beni zehirleyen kişi sen olsan bile, suçlu olan kişi sen olsan bile seni korumaya ve savunmaya devam ederdim."
Odanın her bir milimine ağır ağır işleyen sessizlik, kısa da olsa ortamı germeye yetecek kadar ağır olsa da bakışlarımı Rea'ya çevirdiğimde, onun gözlerinin dolu dolu olduğunu fark edince bu sessizliğin ağırlığı da bir anda ortadan kalkıvermişti. Aslına bakarsak onu bu şekilde kandırmaya devam etmekten gram pişman değildim, ancak bu yalanlar bir noktada beni de rahatsız etmeye başlamıştı. Bana yarardan ziyade zararı dokunmaya başladığı gün, ona ihtiyacım kalmadığında onu öldürürdüm, ancak onun bendeki yeri, onu öldürme konusunda tereddüt edeceğim bir noktadaydı.
Ki ben genelde birini öldürürken tereddüt etmezdim...
Buna rağmen yalanlarımı sıralamaya, tereddüt etmeden konuşmaya devam ettim.
![](https://img.wattpad.com/cover/217083257-288-k433930.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blind Warrior [Tamamlandı]
FantasyAna karakterin eğlence amaçlı çıktığı yolculukta karşılaştığı üç kişi ve bir ejderle birlikte işler çoktan karışmaya başlamıştı. Ana karakterin bir dilek hakkı karşılığında üzerine aldığı işin tüm sorumluluklarını taşımaya çalışması bir yana, üstüne...