Blind Warrior [Tamamlandı]

23

"Olayları afabetik sıraya göre mi anlatayım yoksa kronolojik sıraya göre mi?" diye sorduğumda kristal masanın çevresine oturmuş üç yakışıklı adamda teker teker gözlerimi gezdiriyordum ve kısa sorumun ardından gerginleşen yüzlerini içten içe keyiflenerek izliyordum.

"Kronolojik olsun." diye cevap veren Valtiz'le birlikte sırıtarak envanterden Emilia'nın bana verdiği kırmızı kapaklı defteri çıkardım ve onlara doğru ittim.

"Geçen hafta komşu sorunu ve tarçınlı kekle ilgili bir sayfa açıldı. Talimatları aynen uyguladım ancak basit bir komşu sorununun Rowan Altera'nın ilgisini çekmeyeceğini düşünerek bunun altında başka bir anlam aradım ve iki seçeneğe ulaştım. Biri, bana gelen misafirlerden birinin tarçını çok sevdiği ve gelecekteki işlerimi bozabileceğiydi. Diğeri ise tarçın sevmeyen -veya tarçına alerjisi olan- birinin gelecekte bana çok faydalı olabileceğiydi. Ben de bunu test ettim ve bana gelen misafirlerin keklerine gizlice tarçın koydurttum." dedikten sonra kısaca durakladım. Elindeki defteri inceleyen Alpheus ise gri gözlerini bana çevirmişti.

"Basit bir tarçın meselesi için fazla karışık duruyor." diye söylendikten sonra derin bir nefes vermişti. "Rowan Altera olayını sonra soracağım, bir şeyler bulmasaydın laf olsun diye bize bunları anlatmazdın. Bu yüzden soruyorum, tarçın meselesi nasıl sonuçlandı?"

Alpheus'un sorusuyla birlikte envanterden Emily'nin yardımıyla elde ettiğim birkaç belgeyi ve kimlik bilgisini çıkararak ona doğru ittim. "Reanna Grinley. Kısaca Rea. Krallığın kuzeyindeki geniş bir bölgenin Lordu olan Oscar Grinley'nin tek kızı ve bir sonraki varisi. Tarçına alerjik reaksiyon gösteren tek kişi oydu."

"Gelecekteki müttefiğin..."

"Hâlâ o kızın ne gibi bir yardımı dokunacak emin değilim ama üstün yeteneklerim sayesinde bu müttefik konusunu hallettim bile." diye gururla konuştuğumda Alpheus'un yüzünde küçük bir tebessüm belirmişti. "Her neyse, sonra Emily'i kontrole gidip iki yüz senedir varlığından bile bihaber olduğum ablamı bulduğum kısmı atlayacağım sanırım." dediğimde yüzündeki tuhaf bir ifadeyle bana bakan Raph'ı fark etmiştim. "Ne? Sizin hiç mi aile trajediniz yok..."

"Onu boşver, seni dinliyoruz." diye lafa giren Alpheus'a döndüm tekrar.

"Her neyse işin ilginç kısmı şu ki, Lukas'ı seçmenizin bir tesadüf olmadığını fark ettim. Daha yeni savaştan çıktınız aslında, bunu fark etmeliydiniz. Krallığınız günden güne çöküyor ve bunun Valerie'nin eğitim eksikliğiyle hiçbir alakası yok." dediğimde kaşlarını çatan Alpheus'tan gözlerimi çekerek kısaca Valtiz'e baktım ve tekrar Alpheus'a döndüm. "Birisi kralın soyunu lanetlemiş."

İşte hikayenin bu kısmına kesinlikle bayılıyordum. Yüzlerindeki şaşkınlık ifadesi ve Emily'de de olduğu gibi kısa bir donakalma olayı... Kriz anlarından zevk alıyordum resmen.

"Kim?" diye konuşan ve aralarında kendini en hızlı toparlayan Alpheus şaşkınlık içerisinde olmasına rağmen aklındaki yegâne soruyu dile getirmişti. Omuzlarımı silkerek arkama yaslandım ve kollarımı göğsümde birleştirerek Raph'ın şaşkınlıktan açık kalan ağzına gülmemeye çalıştım.

"Henüz bunu ben de bilmiyorum ancak bulunca ilk size haber vereceğim. Aklınızda bir şüpheli var mı?" dediğimde Valtiz alayla gülerek, "Alfabetik sıra mı istersin yoksa kronolojik bir sıra mı?" diye bana gönderme yapması benim sıkıntıyla kaşlarımı çatarak ona bakmama neden olmuştu.

"Liste o kadar kabarık mı?" dediğimde Valtiz gözlerini kapatarak başıyla sessiz bir şekilde beni onaylamıştı. Derin bir nefes alıp verdim. Bu işin kolay olmayacağını biliyordum...

"Ayrıca Güney Krallığından SS seviyeli bir avcı loncasını da kendi tarafıma çektim. Defterde yazmıyordu ama gelecekte oldukça işime yarayabileceğini düşündüm. Ayrıca farklı bir kıtada oldukları için işlerime engel olabileceklerini veya gelecekte köklü bir değişime sebep olabileceklerini de sanmıyorum."  diyerek eklediğimde bir süre Alpheus tedirgin bir şekilde baksa da sonunda bu durumun herhangi bir risk oluşturmadığından emin olmuş gibi derin bir nefes vererek başını hafifçe onaylarcasına sallamıştı.