"Bir şeyler çeviriyorsun. Hissediyorum"

8.1K 705 24
                                    

"Oha!" Ağzımdan kaçan şeyle ikisi de bana döndü hemen bir karış açılmış ağzımı kapatıp toparlamaya çalıştım. "Merhaba Eray bey yani Eray Paşa" Genç adam bu ne saçmalıyor gibisinden bana baktıktan sonra cevap vermeden Artun Emir Han'a döndü ilk önce selam verdi adamın en yakını bile saygıda kusur etmiyordu sanırım hükümdar olmak böyle bir şeydi. 

"Hünkarım bir sorun mu var?" Ses tonu çok nazik ve sakindi. Gerçekten çok güçlü bir aurası vardı çocuğun. "Bir sorun yok Paşam, bu kız şehirde aylaklık ederken takıldı gözüme buralı değilmiş, ailesini de bulamıyormuş, hiçbir şey de hatırlamıyor hasta sanırım. Acıyıp hareme aldım." Harem kelimesini duyunca gözlerim kocaman açıldı ne saçmalıyordu bu böyle? 

"Yaver ve Canpare Hatun sinirli olduğunuzu söylediler ben de önemli bir mevzu var sanmıştım." Cümlesini kurarken gözleriyle beni süzdü. Bir tuhaflık olduğunu sezmiş olmalıydı zaten okuduğum kitapta da hep çok zeki biri olarak anlatılıyordu. Artun Emir Han'dan çok bu genç adama dikkat etmeliydim. 

"Öfkeli olduğum konu bu kızla ilgili değil. Sorgumu bitirdiğimde seninle konuşacağım. Şimdi dışarı çıkar mısın?" Öfkeli olduğu şey gerçekten ben değil miydim yine mi uyduruyordu bir şeyler? Eray Paşa gözlerini birkaç saniye daha üzerimde tuttuktan sonra Artun Han'a selam verip dışarı çıktı. 

"Hareminize falan giremem üzgünüm!" cümlemi bitirdiğimde gözlerini devirdi 2020'de olsak harika bir tiktok çocuğu olabilirdi aslında. "Bu cihanda bir sen bir ben kalsam seni o anlamda haremime almam merak etme. Ayrıca benimle saygı içerisine konuşmazsan sonu kötü olur. Eray Paşa kendini tanıtmadan o olduğunu bildin. Görmüş müydün daha önce?" Off ne dikkatliydi bu adam! Nasıl anlatacaktım çok yakışıklı diye atladım diye? 

"Size bakışlarından tahmin ettim hünkarcım hiç görmemiştim ayrıca çok yakışıklı olduğu dedikodusu hep döner ortalıkta." Oturduğu yerden yavaş kalktı ve adımlarla yanıma geldi. Üzerime doğru eğilip başımı kaldırdı ve tam gözlerinin içine bakmamı sağladı. "Bir şeyler çeviriyorsun. Hissediyorum ve hiç hoşlanmadım bundan. Unutma sadece bir haftan var." 

Korkmuştum ama belli etmemek adına sadece başımı salladım. "Peki söyle bana sen kendi ülkende ne iş yapardın ona göre seni sarayda dikkat çekmeyeceğin bir yerde görevlendireceğim." Derin bir nefes aldım Mustafa'ya dediğim gibi şifacıyım desem yamulurdum muhtemelen çünkü annemden gördüğüm birkaç pansuman tekniği dışında hiçbir alakam yoktu bu konularla. 

"Ben insanların hayatını kolaylaştıracak şeyler yapardım, gökyüzünü izler orada ne olduğunu anlamaya çalışırdım tabii burada yasak bunlar." Başını iki yana salladı "Hayır yasak değil. Sadece hak edenlerin yapmasına izin veriyorum insanları dolandıran falcılaraysa izin yok." 

Başka bir şey demeden kafasını kaldırdı ve çıkışa yöneldi. "Burada bekle seninle ilgilenecek kişiye karar verdim. Senin gibi tuhaf biriyle anlaşabilecek birini biliyorum" Odadan çıktıktan sonra arkama yaslanıp gözlerimi kapadım. Çok ama çok saçma bir durumun içindeydim bir hafta içinde Artun Emir'in ya da Eray Paşa'nın güveninin kazanmalıydım ama nasıl? Buraya düştüğüm ilk zamanlar Batuhan'ın bana verdiği kitapta anlatılan ve araştırarak öğrendiğim tüm suikast girişimlerini defterime yazmıştım ama ne kadar işime yarardı ki o bilgiler?

Ben düşüncelere dalmışken kapı açıldı içeri 16-17 yaşlarında bir çocuk ve arkasında bulunan iki muhafız girdi. Çocuk gülümseyerek yaklaştı "Merhaba Sultanım, Artun Emir Han'ın özel görevlendirilmesiyle emrinizdeyim." Selam verdikten sonra tekrar gülümsedi. Benimle ilgilenecek birini buldum derken küçücük çocuğu mu kastetmişti bu manyak hükümdar? 

"Sultan değilim ben Eylem abla diyebilirsin bana. Küçüksün sanırım benden zaten" Bir an yüzü düştü. "Küçük değilim Eylem Sultan on yedime gireceğim az kaldı." Gerçekten artık sabahtan beri yaşadığım saçmalıklar karşısında başım ağrıyordu. "Yalvarırım bana sultan deme 17 yaşına girmek üzere olan çocuk ben senden beş yaş büyüğüm ya istiyorsan direkt Eylem falan de. Zeynep diyenlerde var yani sana kalmış ama Sultan deme."

Bıkkın çıkan sesime gülümseyip onayladı. "Buyurun size kalacağınız yeri göstereyim Burada bulunduğunuz sürece benim odama yakın bir odada kalacaksınız Hünkarımızın emri böyledir. Ayrıca hünkarım gökyüzünü incelediğinizi söyledi bir kadın için oldukça tuhaf buldum bunu ama bana bu konuda yardımcı olabilirsiniz." Demek bu çocuk o dediği bir nevi astronomlardan biriydi. Şuan ne biliyor olabilirlerdi ki? 1600'lü yıllardaydık Newton yeni doğmuştu belki doğmamıştı, kilise hala dünyanın döndüğüne inanmıyordu ama Uluğoğullarında bilim ne derece ilerlemişti? Geldiğimden beri ilk defa kendimi cahil hissetmiştim. Tarih bilmemek ilk defa beni üzmüştü.

Çocuğu takip ederek odadan çıktım. Dönen merdivenlerden çıkmaya başladık çocuk bir yandan da rastgele bilgiler veriyordu bana. "Ben en üst katta kalıyorum orada gözlem ve deney yapmak daha kolay oluyor hem daha sakin. Ayrıca Artun Han Eray Paşa hatta Canpare Hatun da sessiz olduğu için üst katta kalmayı severler genelde." Duraksayıp yüzüme baktı "Bunu söylememeliydim." Bana güvenmemesi gerektiği öğütlenmişti muhtemelen ama heyecanlı bir çocuktu ağzına geleni konuşuyordu ancak kusura bakmasınlar ama Artun Emir Han'ın nerede kaldığıyla zerre ilgilenmiyordum. 

Bir kapının önünde durduğumuzda tekrar çocuğa baktım "İşte burası sizin odanız Sultanım, ah hayır böyle seslenme demiştiniz ama elimden başkası gelmiyor!" Göz devirdim. "Sorun değil her neyse senin odan neresi bir sorun olursa seni bulabilir miyim? Buradaki herkesten daha güvenilir geldin gözüme." Kocaman gülümsedi. Zeki ve samimi bir çocuktu çok da güzel bir yüzü vardı. "Tabii ki bulabilirsiniz sultanım koridorun sonunda benim odam kapısında bir yıldız çizimi var. Ayrıca ben gece gökyüzünü gözlemeye çıkacağım isterseniz siz de bana eşlik edebilirsiniz. Artun Emir Han izin verdiler." 

Bu adam kimdi ki bana izin veriyordu? Gerçi şuan onun sarayında hatta onun 'hareminde' olduğumu düşünürsem mantıklıydı o yüzden ses etmedim ayrıca ne yıldızı gözlemlediğini çok merak ettiğim için şimdilik sorun çıkarmayacaktım. "Tamam gelirim. Şimdi biraz dinleneyim olur mu?" Tekrar heyecanla başını salladı çocuk. "Kapınızın önünde muhafızlar olacaktır ihtiyacınızı söylersiniz." Selam verip ayrıldı. 

Kapımın önünde nöbet tutacaklarını zaten bekliyordum hem kaçmaya çalışmak gibi bir aptallık da yapmayacaktım. Odaya girdiğimde büyük pencere dikkatimi çekti ilk. Toplantı odasındaki manzaraya bakıyordu sadece daha yüksekteydim. Deniz dingindi, gün yeni batıyordu. Sonra çok fazla eşya olmayan odayı inceledim. Geniş bir yatak üzerinde işlemeli kahverengi örtü vardı , karşısında bir dolap ve aynalı bir masa...Aynaya yaklaşıp yüzümü inceledim günlerdir doğru dürüst kendime bakmamıştım. 

Yüzüm biraz çökmüştü, kilo vermiş olmalıydım. Birkaç hafta önce içine sarı ışıltılar attırdığım koyu kahverengi saçlarım doğal haline dönmeye başlamıştı. Perçemlerim uzamış vücudumda en beğendim yer olan iri kahve gözlerimin altı morarmıştı. Hayatında hiçbir zaman stres duygusunu derinden yaşamamış biri olarak yaklaşık 2 haftadır başıma gelen şeyler beni bu hale getirmişti. Derin bir nefes alıp üzerimdeki şeyleri çıkardım sadece çamaşırlarımla kaldıktan sonra biraz da vücudumu inceledim. Bugün sürekli çekiştirilmekten, iplerle bağlanmaktan kollarım kızarmıştı. 

Ağlamamak için yukarı bakıp yutkundum ağlarsam kendimi durduramazdım. O an tavana çizilmiş kelebek figürlerini gördüm beyaz renkli duvara çok açık bir gümüş boyayla çizilmişlerdi ancak dikkatli bakıldığında fark ediliyordu. "Ee yeter ama artık ya!" Her şey düzenlenmişti, her şey planlanmıştı bu iş çığırından çıkıyordu. Düşündükçe kafayı yediğimi anlamamla kendimi yatağa attım. En azından birkaç saat uyumalıydım bunlar çok fazlaydı. Bileğimdeki kelebek dövmesine küçük bir öpücük kondurup uykuya daldım her şey geçecekti. Halledecektim.

Aynanın Diğer TarafındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin