Hayatta kaybetmekten çok korktuğum bir şey olmamıştı hiç. Küçükken annem ölürse ne yaparım diye ağladığım geceleri hatırlıyorum ama onun dışında kimseye çok değer vermediğim için kaybetme korkusu da yaşamamıştım. İlk kez tattığım bu duygu yüzünden şuan ellerim titriyordu. Ne tepki vereceğimi bilmiyordum mantıklı düşünmeli bir sonraki adımımı hesaplayarak atmalıydım çünkü bir kez daha anlamıştım Artun Emir Han çok iyi dostum da değildi düşmanımda değildi. O benim sadece satranç partnerimdi. Biz beraber satranç oynayan iki hırslı çocuktan fazlası değildik. O vezirini koruyan şahtı bense kaybetmeye mahkum bir piyon.
"Nereden biliyorsun burada olduğunu?" tedirgince kurduğum cümleye gülümsedi. "Sanırım hala beni hafife alıyorsun Kelebeğin Kızı. Bu saraya adım atan herkesten haberim olur. Kuş uçsa, karınca ezilse bilirim bu ülkede. Aniden bir kahkaha attım.
"Arkandan dönenleri bilmesem inanırdım hünkarım." Kaşları çatıldı. Daha Eray Paşanın ve Canpare Hatun'un çevirdiklerinden habersizdi ama her şeyi bildiğini iddia ediyordu. Ona sadece acıyordum. "Bak Artun Emir Han. Mustafa'dan uzak duracağına söz verdin duracaksın. Ona gelen en ufak zarar da sen de zarar görürsün." Yarım bir gülümseme kondurdu yüzüne. "Bana düşündüğümden çok benziyorsun. Tek zaafın sevdiklerin öyle mi? Keşke zaaflarını bana göstermeseydin. Şimdi dışarı çık ve hünkarınla nasıl konuşulacağını öğrenene kadar yanıma yaklaşma."
Dediklerine cevap bile vermeden bir hışımla çıktım salondan. Parçalamak istiyordum o güzel kumral saçlarını yolmak gamzelerini iyice içine çökertmek sürekli devirdiği gözlerini yuvalarından çıkarmak istiyordum evet caniceydi ama yemin ederim tek isteğim Artun Emir Han'ı paramparça etmekti. Fiziksel olarak olmasa da psikolojik olarak yoracaktım onu. Benim de adım Eylem ise kendi sarayını dar edecektim ona.
Kendi kendime odamda adımlayıp bir yandan da Artun Emir Han'a saydırıyordum. "Salak ya salak başka hiçbir şey değil. Rezil adam ben buraya senin hayatını kurtarmak için geldim ya dört yüz yıl geldim dört yüz yıl." Sinirimi alamayıp yatağımın üzerindeki yastığı yumruklamaya başladım ama yok yine de geçmiyordu sinirim. O sırada çalınan kapıyı duymamla nefes nefese kendimi yatağa atıp saçlarımı düzelttim. İçeri giren Eray Paşa'nın gözleri halimi görünce şaşkınlıkla açıldı "İyi misin?" nefesimi düzenleyip sakince cevapladım. "Neden iyi olmayacakmışım?"
Benden izin almadan sandalyelerden birine geçti hiç kendisiyle konuşasım yoktu aslında. "Ne bileyim, yanakların kızarmış nefes nefesesin bir şey oldu sandım." Omuz silktim. "Hiçbir şey olmadı. Ah ya da dur oldu. Belki de kendi kendime haksız yere ölüme mahkum edilen büyücüyü düşünüyorumdur. Ona falan üzülmüşümdür olamaz mı?" Başını yavaşça iki yana salladı. "Buranın kuralları böyle Eylem. Artun Emir Han'ın ülkesinde yaşıyorsun. Onun kurallarına uyacaksın." Gözlerimi kısıp alayla baktım. Eray Paşanın çok daha havalı biri olduğunu sanardım oysa o Artun salağının sözünden çıkmayan bir kuklaydı.
"Bak ne düşündüğünü anlayamasam da biliyorum ama Artun Emir Han'dan önce bu topraklar korkunç yerlerdi. Korkunçtu anlıyor musun? Ne kadar sert olursa olsun ne kadar acımasız olursa olsun bu ülkenin tek umudu o." Daha ne kadar korkunç olabilirdi ki? Hiçbir özgürlük yoktu hiçbir hak yoktu. "Tamam hadi diyelim Artun Emir Han bu kadar harika birisi ama bu onun hata yapmayacağı anlamına gelmiyor. O adamın ölmeyi hak etmediğini biliyorsun. İnkar etme. Neden ona karşı çıkmadın." Sesimdeki isyan eder tavra şaşırmıştım ben bu değildim. Ben böyle şeyleri umursamazdım ki!
Eray Paşa sesli bir nefes alıp gözlerini yumdu. "Ben sekiz yaşındayken ülkemin topraklarını işgal ettiler. Artun Han'ın babası ve onun ordusu. İşe yarar gördükleri erkek çocuklarını ayırdılar hepimizi saraya getirdiler. Ben hala annemin yanında uyuyan bir çocuktum oysa." Yutkunduğunu görünce ben de kötü hissettim. Burada kimsenin hayatı kolay değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynanın Diğer Tarafındakiler
Historical FictionÜniversite öğrencisi Eylem; bol bol gezmeyi, kahkahalarla gülmeyi ve kelebekleri fazlasıyla severken, kitaplardan, yalnızlıktan ve ciddi olan her konudan nefret ederdi. Tarih bölümü öğrencisi olan erkek arkadaşının ısrarıyla bir 17.yüzyıl hükümdarın...