Küçükken sürekli koşardım koşmaya bayılırdım hiçbir yere yürüyerek gitmezdim insanların da neden yürüdüğünü anlamazdım. Koşmak gibi bir yeteneğe sahipken neden yürürler, işlerini uzatırlardı ki? Hem koşmak çok eğlenceliydi. Annemle dışarı çıktığımızda koşmayayım diye sıkı sıkı tutardı elimden çünkü bilirdi ki bıraktığı an kendimi yolun ortasına atacaktım.
Sekiz yaşıma geldiğimde de değişmemişti koşma tutkum abim bir gün beni oturtup sana sürekli koşan bir adamın hikayesini izleteceğim deyip 'Forrest Gump' izletmişti. O filmi de izledikten sonra 'run Eylem run' diye bağırarak daha da hızlı koşmaya başladım hatta öğretmenim beni koşu müsabakalarına bile sokmuştu.
Bir gün yine yokuş aşağı koşarken hiç beklemediğim bir şey oldu. Daha birkaç saniye önce orada olmadığına emin olduğum bir kayaya takıldım ve yuvarlanarak yere yapıştım. İlk önce şoktan ne yapacağımı bilemedim sonra bağırarak ağladım en sonunda ise canımın acıdığını fark edip dizim baktım. İçinde sivri bir taş girmişti ve daha önce hiç görmediğim kadar çok kanıyordu. Sonra tuhaf bir his hissettim, bu yeniydi. Başım döndü, kulaklarım çınladı, midem bulandı gerisini hatırlamıyorum. İşte o gün ilk kez bayılmışım. Birkaç kez daha yaşadım ardından bu olayı.
Genel olarak kan görmek ve aç kalmak beni etkiliyordu bayılmaktan hoşlanmıyordum, tanıdık tanımadık herkes etrafına toplanır film gibi seni izlerdi. Şuanda da gözlerim kapalı olsa da başımda üşüşmüş bir sürü insan olduğunun farkındaydım. Önce neden bayıldığımı hatırlamaya çalıştım. Evimde değildim değil mi? Sekiz yaşında da değildim. Birine sarılmıştım, kan görmüştüm şaşırmıştım, bayılmıştım. Evet evet olaylar böyle olmuştu özneleri de bulursam bu iş tamamdı.
"Neden hala kendine gelmedi?" tanıdık bir ses. "Birazdan uyanacak hünkarım lütfen sakinleşip oturur musunuz bizzat ben ilgileneceğim onunla." Yine tanıdık bir ses. "Anlamıyorsun Eray. Beni uyardı, biliyordu. Beni uyardı ama ben inanmadım. Bu kız zannettiğimden daha önemli biri. Başına bir iş gelmesine izin veremeyiz" Eray hangi Eray kaç Eray tanıyordum? Aaa ilkokulda sınıf başkanımız Eray adında tatlı bir çocuktu ama ilkokulda olmadığımıza emindim. Hem hünkarım demişti ne hünkarı?
"Bileğindekini gördün değil mi? Aynı bendeki kelebekten Paşam nasıl mümkün olur bu?" artık fısıldayarak konuşuyordu sanırım kimsenin duymasını istemiyordu. Kelebek dövmesi, kelebek konağı, Mustafa, Hakkı Dede, saray, Eray Paşa, ARTUN EMİR HAN! Evet tam anlamıyla bilincim yerine gelmişti yaşadığım her şey gözümün önünden geçti. En son kendimi hünkarın önüne atıp ölmekten son anda kurtulmuştum sonrasındaysa Artun Emir Han'ı öldürmeye çalışan adamın yarılmış kafasını görmüş ve bayılmıştım. Hala gözlerimi açmıyordum bir süre daha onları dinlemek işime geliyordu ama her zamanki gibi süper zeka Eray Paşa planıma çomak sokmuştu.
"Ayıldığının farkındayım Eylem Sultan. Gözlerini açabilirsin." İlk önce bir gözümü açıp ortamı taradım fazla aydınlık olması gözümü rahatsız etmişti sonra kısık bir şekilde iki gözümü de açıp nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Kendi odamda değildim, geniş bir yatakta yatıyordum. Tam karşımda endişeli gözlerle bana bakan Artun Emir Han vardı sağlıklı ve iyi gözüküyordu derin bir nefes aldım. Başarmıştım. Onu kurtarmıştım. Sonra yanında duran Eray Paşa'ya baktım daha sakin gözüküyordu.
Artun Emir Han gözlerimi açtığımı görünce hemen aramızdaki mesafeyi kapayarak yatağımın başına geldi. "İyi misin?" bir süre boş boş baktıktan sonra kaşlarımı çattım. "Şimdi mi aklına geldi iyi olup olmadığım? Hani alacaktın canımı? Al da kurtulayım, şu halime bak." Şok içinde bana bakıyordu Eray Paşa ise küçük bir kıkırtı sunup hemen kendini susturdu. Gülmemek için zor duruyor gibiydi. Gülünecek bir şey yoktu. Cidden sinirliydim. Hem de çok sinirliydim. Bana inansa bunların hiçbiri yaşanmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynanın Diğer Tarafındakiler
Historical FictionÜniversite öğrencisi Eylem; bol bol gezmeyi, kahkahalarla gülmeyi ve kelebekleri fazlasıyla severken, kitaplardan, yalnızlıktan ve ciddi olan her konudan nefret ederdi. Tarih bölümü öğrencisi olan erkek arkadaşının ısrarıyla bir 17.yüzyıl hükümdarın...