"Umut Her Zaman Var Mıdır?"

3.8K 364 111
                                    

İyi okumalar, bölüm şarkısı Lana Del Rey/ hope is a dangerous thing for a woman like me to have

O bitmek bilmeyen, yorucu, soğuk ve karanlık gecede Eylem küçük bir kulübede kendini suçlamakla meşgulken uzaklarda zar zor kazanılmış bir savaşın yorgunluğunu daha atlatamayan saray halkı bambaşka bir endişeyle kavruluyordu. Havanın soğukluğuna tezat olarak o gece sarayın sıcaklığı hiç düşmemişti. Şimdi ise günün kurtarıcısı Sultan Zeynep'in ortalarda olmaması büyük bir telaşı beraberinde getirmişti. Saray halkı hem hünkarlarından korkuyor hem de gerçekten artık bir kahraman gözüyle baktıkları genç kadının başına gelebilecek kötü şeylerin hüznünü yaşıyorlardı.

Artun Emir Han, Eylem kaçırıldıktan sadece birkaç saat sonra saraya ulaşmıştı. Genç hükümdar bir şeylerin yolunda olmadığını sefere çıktığı ilk anlarda fark etse de çok geç kalmıştı. Zalatunluların vaktinden önce gelen saldırısını henüz Eylem ona haber uçurmadan fark etmiş önlemini almış hatta bir birliğini de saraya yardıma göndermişti. Ancak evdeki hesap çarşıya uymamıştı.

Eski çocukluk arkadaşı yeni düşmanı tüm zayıf noktalarına acımasızca saldırmıştı. Bu Artun Han'ı şaşırtmıyordu çünkü savaşta her yolun mubah olduğunu öğrenecek kadar çok savaş görmüştü. Sayamayacağı kadar ihanete uğramış her seferinde düştüğü yerden daha güçlü bir şekilde kalkmış ve ona zarar veren herkesi yok etmişti. Affedicilik Artun Han'ın lügatında olan bir kelime değildi. Herkes tarafından acımasızlıkla suçlanmasının nedeni de bu idi.

Her zaman ki gibi güvendiği birinden mızrak yemiş olsa emindi ki bunu atlatırdı. Ancak bu sefer durum farklıydı. Saraya gelir gelmez gördüğü tabloyu ömür boyu unutmayacaktı Artun Han. Adeta bir çöküş yaşanmıştı. Her yer yaralı askerler, can çekişen düşmanlar ve endişeyle etrafta koşuşturan saray görevlileriyle doluydu. Saray düşmemişti, bir şekilde başarmıştı demek ki Eylem. Zaten Artun Han'ın kıza olan güveninin temelinde içten içe her şeyi başarabileceğine olan inancı yer alıyordu. Derin bir nefes alsa da az bir süre sonra kendine yaşananları nakleden görevlinin "Zeynep Sultan'ı sarayın her yerine bakmamıza rağmen bulamıyoruz hünkarım." Deyişiyle gözünün önüne bir perde inmişti.

İlk önce algılayamadı denilenleri. Bulamamak da ne demekti? Tamam fazlasıyla büyük bir saraydı ancak aradığını bulamayacak kadar da değildi. Belki de Eylem yine saçma sapan bir şeylerle uğraşıyordu bir köşede ve birazdan kahkahalarıyla sarayı inletecekti her zaman ki gibi. Artun Han birkaç saniye suna inandı. Böylesine pozitif bir senaryoya inanmak karşısındaki adamın dediklerinin gerçekliğini kabul etmekten çok daha kolaydı nezdinde ancak gözlerini bir kez kapatıp açtığında büyü bozuldu ve hiç de istemediği gerçekliğe dönüverdi.

Önce sinirini karşısındaki adamdan çıkardı. Attığı tokatla malum sonu bekleyen adam sol tarafa yığılı verdi. Ancak bu Artun Han'ın öfkesini dindiremedi. Ne kadar yetkili kişi varsa hepsini topladı ve ağzına ne geldiyse söyledi. Öylesine saçmalıyordu ki ne kendisi anlıyordu dediklerini ne karşısındakiler. Bilemiyordu bu acı ve korkuyla ne yapacağını. Otursa kalkamazdı kalp kırıklığından ilk defa bu kadar çaresi hissediyordu hükümdar.

"Siz..." sesi bağırmaktan kısılmıştı ancak yine de zorladı. "Size emanet ettiğim Sultanınınızı, hükümdarınızın karısını böyle mi korudunuz? Şimdi hepinizi cezalandırsam ben mi acımasız hükümdar olacağım?" korkutucu sesi ortamı buz gibi yapmıştı. El pençe divan duran adamlardan bazıları korkudan titriyorlardı. Nasıl bir ihmalkârlık yaptıklarının onlar da farkındaydı ancak artık bir çıkış yoktu. Her şey o kadar ani olmuştu ki sarayı korumak Zeynep Sultan'ı korumanın önüne geçmişti. Ayrıca kendileri kadar saraya hakim olmayan İspanyol askerlerinin de olaya dahil olmasıyla her şey karma karışık bir hal almıştı. Bazı girişler ya gözden kaçmıştı ya da hala aralarında hainler vardı. Hiçbiri sorunun cevabını tam bilemiyordu.

Aynanın Diğer TarafındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin