"Ben dünya isem onlar ay olmayı öğrenecekti."

3.8K 377 135
                                    

İyi okumalar, yorumlarınızı bekliyorum :)


Mektubumuza iki gün cevap bekledik. İki gün boyunca Artun Han hiçbir şey demedi, sessizliğini korudu. Kardeşinin öldüğünü ve üzgün olduğunu biliyordum ama onun için bu kadar mı önemsizdim? Neden beni umursamıyordu? Ben onun ilk feda edeceği güvenilir piyonuydum sanırım. Aramızdaki bağ çok özeldi, ben onu kurtarmak için gelmiştim o da kurtarılacak taraftı belki de o yüzden benim onun için endişelendiğim kadar o benim için endişelenmiyordu. Hadi Artun Han'ı geçtim Mustafa da mı umursamıyordu beni? Ya da Eray Paşa. Tamam her zaman akıllıca davranan duygularını göz ardı eden biriydi bunu biliyordum ama konu Artun Han olduğunda duygusal kararlar verdiğini de görmüştüm. Beni o kadar sevmiyorsa bile azıcık da olsa önemsememiş miydi?

Gözlerimden akan yaşları silip yan oturduğum koltuğa başımı dayadım. Ben onlar için kendi zamanıma bir daha dönememeyi göze almıştım. Ben onlar için aile mi bir daha görememeyi göze almıştım. Hayatımda ilk defa birilerini önemsemiştim. Kalp kırıklığını da ilk kez bu kadar derinden hissediyordum işte. Ailem aklıma gelince ağlamam daha da şiddetlendi. Ben sonuç ne olursa olsun mutlu olamayacaktım. Mutsuzlukla lanetlenmiştim. "Neden ben?" tavana bakıp kısık sesle söylendim. Birileri beni duyar mıydı hiçbir fikrim yoktu yine de isyan etmeden yapamadım. "Neden ben, neden ben, neden ben?"

Biraz sakinleştiğimde aklıma takılan eski bir şarkı döküldü dudaklarımda, duygularımı şarkılarla dışa vurmak çocukluktan gelen bir alışkanlıktı bende.

"Yalnız kaldıysan
Kalkıp pencerenden bir bak
Güneş açmış mı?
Yağmur düşmüş mü?
Dön bak dünyaya

Bir sonbahar kadar yalnız
Bir kış kadar savunmasız
Ya da ilkbaharsan
Yolun başındaysan

Asla vazgeçme!
Kalkıp da pencerenden bir bak
Güneş açmış mı?
Yağmur düşmüş mü?
Dön bak dünyaya"

Gözlerim kapalı şarkıyı bitirdiğimde duyduğum alkış sesiyle kapı pervazına baktım. Alfonso yarım ağız bir gülümsemeyle beni izliyordu. "Sesin güzelmiş." Ben de ona gülümseyerek karşılık verdim. "Öyledir Küçük Prens." Yanıma adımlayıp karşıma oturdu ve yüzümü dikkatle inceledi. "Neden üzgünsün?" omuz silktim. "Üzgün değilim." Alayla gülümsedi. "Ağlamışsın. Seni kimse kurtarmıyor mu diye üzgünsün? Artun Han'a çok güveniyordun ve o seni kurtarmaya gelmedi diye üzgünsün. Biraz daha gelmezse onun tarafından benim tarafıma bile geçebilirsin hatta. Seni etkim altına alıyorum." Duygularımı bu kadar kolay okuyabilmesi korkunçtu ama yanıldığı bir nokta vardı ben duygularımla eylemlerim arasındaki sınırı iyi bilirdim. Çok aptalca şeyler yaptığım oldu ama en aptalca şeyin arkasında bile duygularım yerine mantığım yer aldı hep.

"Ben fizikçiyim Yakışıklı Prens. Duygularımla karar vermem. Senin tarafına geçmem ama belki sen geçtim sanırsın." Cümlemi bitirip gülümsediğimde gözleri dudaklarıma kaydı ve o da aynı benim gibi duygulardan uzak bir gülüş kondurdu yüzüne.

Bir süre konuşmadık ardından elindeki kağıdı bana uzattı. "Seninki mektubumuza karşılık vermiş." Heyecanla elindeki kağıt parçasına uzandım. En alt tarafında Artun Emir Han'a ait olduğuna emin olduğum mührü gördüğümde kalbim hızlanmıştı. Ancak mektubun İspanyolca olduğunu fark edince öfkeyle çatıldı kaşlarım. "Ben İspanyolca bilmiyorum." Şen bir kahkaha attı bu sefer Alfonso. "İlk tanıştığımızda çok iyi konuşuyordun aniden mi unuttun?" omuz silktim bir an önce mektubu dinlemek istiyordum bu yüzden kağıdı ona uzattım. "Lütfen okur musun?" ilk önce yüzüme sonra elimdeki kağıda baktı ve derin bir nefes aldı. Kağıdı nazikçe elimin arasından aldığında okuyacağını anlayıp istemsizce gülümsedim.

Aynanın Diğer TarafındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin