"Ben neyin içine düşmüştüm böyle?"

7.8K 680 24
                                    

Küçükken saklambaç oynamaktan hiç hoşlanmazdım. Girdiğim delikte arkadaşımın gelip beni bulmasını beklemek sinirimi bozar, nefesimi daraltırdı. Saklambaç oynayacak yaşı geçtikten sonra meselenin bu kadar basit olmadığını anladım meğerse ben sonucu belli şeyleri yaşamaktan hoşlanmıyordum o yüzden olayın nereye gittiğini fark edersem mutlaka değiştirmek için bir adım atardım. 

Ben rutinleri hiç ama hiç sevmezdim. Görünen son mutlu olsa da neler olacağını biliyorsam işi yokuşa sürerdim. En kötü özelliğimdi bu belki de. Hayatımı ben yönetmeliydim bir başkası değil. O yüzden çok fazla düşünmeden saklandığım yerden çıktım ve Eray Paşa'yla karşı karşıya geldim. Aramızda birkaç adım vardı, yüzünde ki ifadeyi ilk kez saklayamıyordu. Şaşkındı, ağzı bir karış açık bana bakıyordu. Gülümsedim.

 "Selamlar Paşam." Korkmuyordum şuan beni burada yok edebilirdi ama korkmuyordum nedense güçlü hissetmiştim. Duymamam gereken şeyler duymuştum ne anlama geldiğini anlamasam da çözmem fazla zamanımı almazdı. Kaşlarımı kaldırıp cevabını bekledim. Üzerime atlar ya da direkt beni öldürmeye çalışır diye düşünüyordum ama o da en az benim kadar kuralına göre oynuyordu oyununu. Duygularını saklamakta ustaydı ve çok soğukkanlıydı. Beni öldürmek istiyorsa öldürürdü ama bunu o kadar kibar yapardı ki kesinlikle beklediğim yoldan olmazdı. O yüzden şu anlık canımın tehlikede olmadığını anlamam uzun sürmedi.

"Ne işin var burada? Olmaman gereken yerlerdesin ölmek istiyorsan gelip yüzüme söyle, bu kadar ısrarcı olmana gerek yok." Sinir bozucu şekilde alçak sesli bir kahkaha attım. "Aşk olsun Paşam, daha yeni tanıştık asla sizden böyle bir şey istemem korkmayın ayrıca Artun Han'ı da tanımak istiyorum bu kadar erken veda etmeyeyim dünyaya değil mi? Bakarsınız çok iyi anlaşırız." 

Artun Han dediğim an kaşları çatılmıştı ben de tepkisini ölçmek için konuyu oraya getiriyordum zaten. Artun Emir Han hayatı pahasına güveniyordu bu adama ama görmediği bir şeyler olabilir miydi? Tek bildiğim hiç kimseye güvenmemek gerektiğiydi o yüzden temkinli atmalıydım adımlarımı. 

Aramızdaki kısa mesafeyi kapatıp tam dibime geldiğine yüzünü görebilmek için kafamı kaldırdım. "Dünden beri araştırıyorum, geldiğim dediğin yeri, yanında kalan yaşlı adamı ve torununu, neler yaptığını neler ettiğini ama nedense on günden geriye gidemiyorum. Yok. Sanki gökten inmişsin buraya, sonra da gelmiş sarayın en değerli kısmında kendi hayalindeki hayatı yaşıyor, beni takip ediyor, koskoca hükümdar hakkında laubali bir şekilde konuşuyorsun. Sen beni aptal mı sandın, sen bu ülkenin yüce yöneticisini aptal mı sandın? Sana güvenip öylesine etrafta dolaşmana izin vereceğimize mi inandın? Kafanda ne kurdun bilmiyorum ama küçük hanım konu Artun Emir Han'sa ben işimi asla şansa bırakmam. Her adımın işte buranın içinde." 

İşaret parmağıyla kafasını hafifçe vurdu. Şaşkındım ama belli etmek istemedim sadece ifadesiz bir şekilde yüzüne bakıp yutkundum. "Artun Emir Han'ı çok sevdiğiniz için mi az önce Canpare Hatun'la tutkulu bir tartışmanın ortasındaydınız? Bana bu saf sevgi gibi gözükmedi. İşinizi şansa bırakmıyorsanız ve çok sevgili hükümdarınızın yaşamasını istiyorsanız işime karışmayın. Gerçi samimiyetinizden şüpheliyim ama..." cümlemi bitirmeme izin vermeden beni sertçe arkadaki duvara itti. Belimi çarpmamla inlemem bir oldu. 

"Sakın! Sakın ben ve Artun Han arasındaki ilişkiyi sorgulama cüretini kendinde bulma yemin ederim yaptığın son şey olur. Benim ona güvenimi, onun bana olan bağını anlamak senin gibi ne idüğü belirsiz birine kalmadı. En ufak yanlışında hükümdarımızın ricasını hayatım boyunca ilk kez reddeder ve seni toprağın altına sokarım." İki eli de yakamdaydı ve beni iyice duvara yasladı. Hala sakindi. Sakin ama tehlikeli. Sonunda geri çekildi yavaşça üzerini ve saçlarını düzeltti. " 

Aynanın Diğer TarafındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin