Selamlar, herkese iyi okumalar <3
Maddeler faz değiştirir. Katı sıvıya, sıvı gaza, gaz katıya. Hepsi birbirine dönüşür. İnsanlık var olduğundan beri bu böyledir ancak bazı faz değişimleri tuhaftır. Evrenin en ilginç faz değişimlerinden birini Hollandalı Fizikçi Kamerlingh Onnes keşfetmiştir. Bir cıva kablosunu sıvı helyum banyosunda mutlak sıfırın 4 derece kadar üstüne soğutan Onnes kablonun direncini ölçtüğünde şok edici bir sonuçla karşılaştı. Akım hiç durmadan telden geçmeye devam ediyordu yani direnci yoktu. Onnes bu süper faz değişime 'süper iletkenlik' dedi.
Son zamanlarda yaşadıklarımla bu olay arasında bir bağlantı kurmuştum. Zaten ben her zaman yaşadıklarımla fizik arasında bir bağlantı kurardım. Gelecekten gelen ressamın konuşması kalbimi hiç olmadığı kadar soğutmuştu. Direncimi kaybetmiştim. Adeta bir süper iletkenmişçesine hiç kimseye ve hiçbir şeye direnç göstermeden yoluma devam etmeye çalıştım ama ben bir cıva kablosu değildim. Beklediğim gibi olmadı hiçbir şey ve ben kendimi yine bu dörtlünün yanında buldum. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım kendimi geri çekemeyecektim artık bunu anlamıştım. Bencillikti yaptığım biliyordum ama hiçbir zaman bencil olmadığımı savunmamıştım.
Heyecandan gözleri parlayan hükümdara baktım aklında neler vardı bilmiyordum ama Buğra Şah korksa iyi olurdu. Çünkü bu bakışlar hayra alamet değildi. "Eyy Artun Han burada planları ben yaparım hayırdır?" dediklerime göz devirip bana baktı. "Daha yeni kendine geliyorsun. Seni bekleyemezdim tabii ki bir şeyle düşündüm." Haklıydı ancak Hasan Paşa'nın ve Buğra Şah'ın ihanetini öğreneli neredeyse bir buçuk ay olmuştu ve bu sürede her ne kadar hayattan kopmuş olsam da beynimin bir kısmı neler yapabileceğimizi düşünüyordu. Yine de ilk onun planını duymalıydım. "Anlat o zaman aklında ne var? Hasan Paşa'ya ne yaptın?"
"Kendisi zindanda ve planım için bana yardımcı olacak." Hasan Paşa'yı kullanmak benim de aklımdan geçendi. Elimizdeki en büyük koz oydu. "Hasan Paşa'nın yan çizmeyeceğine emin misiniz? İkili oynayabilir." Mustafa'nın haklı sorusunu onayladım. O adama asla güvenemezdik. "Elimde kaybetmeye cesaret edemeyeceği bir şey var. İhanet edemez. O kadar ruhsuz değil." Elinde ne vardı bilmiyordum ama kesin konuştuğuna göre bunu sorgulamayacaktım.
"Bir yemek düzenleyeceğim Eray Paşa ve Leydi Elenor'un nişanı için." Ne alaka dercesine yüzüne baktım. "Keşke benim de haberim olsaydı adıma verilecek yemekten hünkarım." Eray Paşa'nın bozulmuş sesiyle ona döndüm. Eh haksız sayılmazdı. Artun Han bir süre sustu sonra devam etti. "Buğra Şah'ı öylesine saraya davet edemem. Bir bahane lazımdı Paşam. Gerçek bir yemek değil. Sadece küçük bir oyun." Eray Paşa tatmin olmamış bir şekilde baktı. "Leydi Elanor bunu kabul etmez. Ailesinin de olmadığı bir yemekte bulunmak istemez. Ailesinin Fransa'dan gelmesi ise uzun sürer." Anladığım kadarıyla Artun Han bu yemeği hemen vermek istiyordu ancak Eray Paşa'nın dedikleri de doğruydu. Fransa'dan ha deyince buraya gelemezlerdi –ki Leydi Elanor da birkaç gün içinde kendi ülkesine dönecekti.- dolayısıyla plan başta error veriyordu. "Sen Leydi Elanor'u bir şekilde ikna edersin bence. Kadın seni bayağı seviyor gibi." Mustafa'nın sesiyle hepimiz ona döndük. Tehlikeli sularda yüzüyordu. "Sana kalmadı benim özel hayatım haddini-" öfkeli sesini Artun Han böldü.
"Mustafa haklı. Gidip onu ikna edeceksin, iki gün sonra bir yemek vereceğiz. Çevre ülkelerin kralları, eşleri, bizim dostlarımız davetli olacak. Onur konuğumuzsa Buğra Şah olmalı." Boş gözlerle Artun Han'a bakan Eray Paşa'ya döndüm. Onu çok iyi tanımasam gözlerindeki hayal kırıklığını yakalayamazdım ama artık o benim sırdaşımdı ve Artun Han'ın sözleriyle mahvolduğunu görüyordum. "Tabii hünkarım siz nasıl emrederseniz." Tek düze sesi odada yankılandı. Kalbimde bir sızı vardı ve artık bu sızının bana değil de Artun Han'a ait olduğunu anlayacak kadar tecrübeliydim. Canı yanıyordu. Hem onun hem Eray Paşa'nın canı yanıyordu ve ben ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Çok karmaşık bir durumun içindeydiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynanın Diğer Tarafındakiler
Historical FictionÜniversite öğrencisi Eylem; bol bol gezmeyi, kahkahalarla gülmeyi ve kelebekleri fazlasıyla severken, kitaplardan, yalnızlıktan ve ciddi olan her konudan nefret ederdi. Tarih bölümü öğrencisi olan erkek arkadaşının ısrarıyla bir 17.yüzyıl hükümdarın...