Daha önce de söylemişimdir. Ben soğukkanlı bir insanımdır. Çok heyecanlanmam, çok şaşırmam, çok korkmam. Tabii bunların hepsinin sonuna bir –dı'lı geçmiş zaman eki eklemem gerekiyor çünkü tam da şuan şaşkınlıktan titriyordum.
Kolundan tutunduğum muhafız bana endişeyle bakarken kendime gelmem gerektiğini fark edip yavaşça kolunu bırakıp ilerledim. "Başım döndü de kusura bakmayın." İki muhafız birbirlerine sorgulayan bakışlar attıktan sonra iri olan bana döndü. "İsterseniz hekime gidebiliriz." Hemen başımı iki yana salladım. "Hayır hayır, lütfen Alp Han Çare'nin yanına gidelim." Adamlar beni onayladıktan sonra tekrar ilerlemeye başladık.
Birkaç saat sonra sarayın büyük balo salonunda bir şölen düzenlenecek dünyanın her yerinden gelen insanlar şarkılar söyleyecek, danslar edilecekti. Ancak konu bu değildi eğer ki kafamda bazı şeyleri doğru hesapladıysam bugün yüzünü bile bilmediğim birisi Canpare Hatun'dan bizzat aldığı yakut işlemeli hançerle Artun Emir Han'ı öldürecekti. Fakat şuan ölemezdi! Daha ölmesine birkaç yıl vardı bir şekilde kurtulmalıydı. Ne yazık ki görünen köy kılavuz istemiyordu onu kurtarması gereken kişi bendim. Ama nasıl?
Neden inatla Alp Han Çare'nin yanına gittiğimi bilmiyordum belki de hemen Artun Emir Han'a gidip bildiklerimi anlatmalıydım. Ama nasıl inanırdı bana? Demez miydi sen nerden biliyorsun? Gidip en çok güvendiği kişi olan can yoldaşı Eray Paşa ile biricik kız kardeşini suçlayacaktım ve bana inanmasını bekleyecektim. Muhtemelen bir ajan falan olduğumu düşünüyordu zaten bana inanması imkansızdı. Ne yapacaktım, nasıl engel olacaktım?
Alp Han Çare'nin kapısının önüne geldiğimde istemsiz bir rahatlama hissettim, bana burada yabancıymışım gibi davranmayan tek kişiydi. Kapıyı üç kez çaldığımda karşıdan gelen tek çalışla müsait olduğunu anlayıp odaya girdim. Odası yine her zaman ki gibi çok dağınıktı her yerde kağıtlar, aynalar, cetveller vardı. Bir kutunun arkasında çekiçle bir şeyi çakıyordu. Muhtemelen bana anlattığı şu yıldız gözlemleme aleti üzerine çalışıyordu. Başını kaldırıp beni görünce gülümsedi.
"Hoş geldiniz sultanım, nasılsınız?" ben de ona kırık bir gülüş sunup yanına ilerledim ve boş sandalyeye oturdum. "Hiç iyi değilim Alp Han." Yaptığı işi bırakıp karşımdaki sandalyeye oturdu. "Hayırdır Sultanım biri bir şey mi yaptı? Sorun varsa halledelim." On altı yaşındaki çocuk her şeyiyle bana yardım ediyordu şimdi ağlayacaktım. Bildiklerimin ne kadarını ona anlatabilirdim? Açıkçası ona tamamen güveniyordum ama başının belaya girmesini de istemiyordum. Optik dersinde ona ettiğim tüm hakaretler için kendimi aşırı suçlu hissediyordum kesinlikle dünyanın en tatlı çocuğuydu.
"Alp Han bana güveniyorsun değil mi?" hızla başını salladı. "Tabii ki güveniyorum geldiğiniz ilk gün beraber fezayı izlerken söylemiştim bunu ayrıca sizin de bana güvenebileceğinizi söylemiştim." Onu başımla onayladım. "Peki ya ben bilmemem gereken şeyler biliyorsam ve bu bildiklerim hükümdarın hayatını kurtarabilecek şeylerse?" şaşkınca yüzüme baktıktan sonra parmağıyla sus işareti yaptı ve beni oturduğum yerden kaldırdı.
"Peşimden gelin." Nereye gittiğini sorgulamadan ilerledim. Halıyı kaldırıp gizli bir kapağı açtı ve içine indi ben de peşinden ilerledim. Küçük kilere benzeyen bir yerdi. Bir yuvarlak masa birkaç sandalye, gaz lambası ve kitaplar vardı. Neden böyle gizli bir odaya ihtiyaç duyuyordu ki? "Yukarıda konuşamazdık bu sarayda insanların iki gözü iki kulağı yoktur. Nerede ne dediğinize dikkat edin. Ayrıca böyle şeyleri benden başka kimseye anlatmayın."
"Hayır hayır kimseye güvenmiyorum zaten hatta sana bile anlatmak istemiyorum, benim yüzümden başına bir iş gelmesin." Derin bir nefes aldı. "Sultanım, Artun Emir Han'ın etrafı hain dolu. O da çok tedirgin kimseye güvenemiyor ve hep bir endişeyle yaşıyor. O yüzden sizden şüphe edeceği bir şey yapmamalısınız n'olur dikkatli olun. Beni düşünmeyin, ben başımın çaresine bakarım şimdi söyleyin ne biliyorsunuz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynanın Diğer Tarafındakiler
Historical FictionÜniversite öğrencisi Eylem; bol bol gezmeyi, kahkahalarla gülmeyi ve kelebekleri fazlasıyla severken, kitaplardan, yalnızlıktan ve ciddi olan her konudan nefret ederdi. Tarih bölümü öğrencisi olan erkek arkadaşının ısrarıyla bir 17.yüzyıl hükümdarın...