"Kötü şeyler olacak. Kaç"

9.6K 774 106
                                    


Akşama doğru ev sahipleri gelmeden yatağımı hazırlayıp sıcacık yorganımın içine girdim. Hava soğumuştu, dışarıda nisan yağmurları yağarken ben de baş ağrımla cebelleşiyordum. Kimseyle konuşmaya halim yoktu ve gözlerim ağlamaktan şişmişti. Aklı taş devrinden kalma kaba saba bir çocuk yüzünden saatlerce ağladığım için kendime kızıyordum ama bu kadardı benim sabrımın da bir sınırı vardı. Sabah onlar çıktıktan sonra evden kaçacak ve Kelebek Konağını kendi başıma arayacaktım. Mustafa denen çocuk zaten benden şüpheleniyordu bir de durup dururken hükümdarın gizli gizli gittiği dinleme köşkü nerede diye sorarsam benim cidden bir vatan haini ya da ajan olduğumu düşünürdü. Muhtemelen her gün mahallede dolaşan muhafızların önüne atılırdım.

Bir ara Hakkı Dede gelip başıma yemeğin hazır olduğunu söylemişti ancak onu duymazdan gelip uyuma numarama devam etmiştim. Aslında Hakkı Dedeye teşekkür edip onunla vedalaşmayı çok isterdim. Herhangi bir zaman diliminde bulamayacağım kadar iyi niyetli bir adamdı ve bu saçma sapan yerde üç gündür hala hayatta olmamın sebebi de oydu. Ama şüphe çekemezdim sabah onlar çıkar çıkmaz evden ayrılmalıydım. Düşüncelerimle boğuşurken ne kadar zaman geçtiği anlamamış olmalıyım ki sabah her zamankinden geç kalkmıştım. Ne horozları ne de işe giden ev ahalisini duymuştum. Hava hala kapalıydı kahvaltı sofrası ise yerdeydi ben yerim diye Hakkı Dede kaldırtmamıştı muhtemelen. Onu da endişelendirmiş olmalıydım. 

Sofrada her zaman olduğu gibi yumurta, ekmek, peynir ve zeytin vardı Hakkı Dedelerin çok zengin olduğunu zaten düşünmüyordum ama bir Türk evinde de çay olurdu dimi canım? Çaysızlıktan, kahvesizlikten bayılacaktım artık. Yine de birkaç gün sonra evime yuvama pek sevgili 2020 yılına gidip kendimi en yakın starbucks şubesine atacağımı düşündükçe mutlu oluyordum. 

Allah'ım biz gerçekten kadir kıymet bilmeyen insanlarmışız bir bardak kahveye muhtaç kalınca anlamıştım bunu. Kahvaltımı yapıp ortalığı topladım, son olarak Hakkı Dedenin tespihlerini koyduğu kutudan bir tane alıp çantama koydum. Hatıra olarak saklamak istiyordum ayrıca yaşadıklarımın rüya olmadığını kanıtlayacak bir şeyler lazımdı bana. Son kez etrafıma bakıp derin bir nefes aldım ve kapıya yöneldim o anda kapının sertçe açılmasıyla irkildim. İçeri Mustafa girmişti, zaten kapıyı böyle alacaklı gibi açan bir o vardı. Sırtımda çantam üzerim giyinik bir şekilde beni görünce şüpheyle sordu "Hayırdır?" alayla gülümsedim.

 "İstediğiniz oldu Mustafa Bey gidiyorum. Ailemi kendim arayacağım size daha fazla yük olmak istemiyorum." Yüzündeki şaşkınlık kırık bir ifadeye döndüğünde bu sefer ben şaşırmıştım. Başından beri gitmemi istemiyor muydu? "Hiçbir yere gidemezsin." Dediğine kahkaha attım "Ne saçmalıyorsun ya, çekil gideceğim." Gitmek için hamle yaptığımda kolumdan tuttu. Elindeki kumaşları bana uzattı. "Bunları giy, seni dışarı çıkarıp gezdireceğim ama üstündekilerle olmaz." Kırmızı, beyaz ve mavi çizgili kumaşlara baktım. Anlamıyordum neden gitmemi istemiyordu ki? "Mustafa...ben kalamam yani ailemi bulmalıyım hem sen zaten istemiyorsun ki beni burada." 

Kırgın bakışlarını önüne indirdi daha sakin bir sesle konuşmasını sürdürdü. "Hala içinde bir sürü sır var biliyorum. Ama dün gece ağladığını görünce masum olduğuna inandım. Ben böyleyim öyle kolay güvenmem kimseye ama seni şimdi gönderirsem bir gün hayatta kalamazsın. Öldürürler ya da satarlar köle olursun ben de ömür boyu vicdan azabı çeker hatta cehennemde yanarım. Aileni bulmana yardım edeceğim, söz. Şimdi giyin bunları dedemi de alıp şehri gezeceğiz."

 Şok içinde kaldım. Mustafa yalan söyleyecek, sinsilik yapacak biri değildi. Tamam iyi anlaşamıyorduk ama temiz, doğru bir çocuk olduğunu kısacık sürede anlamıştım. Her hareketini izlemiştim biliyordum içten içe iyi biri olduğunu. Sert mizaçlı olması ve benim her fırsatta yalancı olduğumu ima etmesi buna engel değildi. Ayrıca haklıydı tek ayak üstünde kırk yalan söylüyordum. Beni düşünüyor olması tuhaf hissettirmişti. "Tamam." dedim fısıltıyla, gözlerim dolmuştu ve önünde ağlamak istemiyordum "Bırak üzerimi giyineyim." Başını sallayıp kolumu nazikçe bıraktı. Hemen arka tarafa geçip yere çöktüm. Kalbim haddinden fazla hızlı atıyordu tamam belki de birkaç gün daha gezip sonra Mustafa'nın yardımıyla Kelebek Konağını bulmalıydım bu fikir öncekine göre bir nebze daha mantıklıydı.

Aynanın Diğer TarafındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin