Selammmm, lütfen bolca yorum yapıp beni motive eder misiniz bir tür writer's block(?) yaşıyorum ve asla yazamıyorum...Yorumlarınız belki beni kendime getirir. Umarım bölümü seversiniz <3
Odadaki tüm bakışların hedefi bendim. Alfonso ne dediğimi anlamamış gibi suratıma bakarken Mustafa ise endişe ve hafif korkmuş bakışlarıyla beni süzüyordu. Bileğimi tuttuğunun farkında mıydı bilmiyordum ama o kadar sıkmıştı ki canım acımaya başlamıştı. Diğer elimi ağzıma siper edip Mustafa'ya doğru fısıldadım. "Sakın konuşma sen. Buralı değiliz, buranın dilini bilmiyoruz." Ağzını açmaya niyetlendiğinde tuttuğu bileğimi çekiştirip ağzını elimle kapattım ve tekrar gülümseyerek Alfonso'ya döndüm. Artun Han'ın yanında gelen kişiler olduğumu fark etmezse en azından ülkenin başı belaya girmezdi biz de bir şekilde kaçmanın yollarını arayabilirdik.
"Hola!" tekrar selam verdiğim de yine boş boş baktı yüzüme. Kulakları mı işitmiyordu bu adamın? Artık yüzünde alaycı ya da eğlenen bir ifade de yoktu sadece şaşkınlık dolu ve sorgulayıcıydı bakışları. Bulunduğum konumu önemsemeden bu sefer daha yüksek sesle söyledim. "HOLA!" neden cevap vermiyordu ki? Kendi diliyle konuşuyordum o kadar. Yüksek sesim biraz etkilemiş olmalı ki yüzüne tekrar alaycı bakışları oturdu ve bir adım ilerleyip konuştu. "Hola!" istemsizce gülümsedim. İstediğim cevabı almıştım.
"Como estas?" tek kaşını kaldırdı Alfonso. Mustafa ise hala şokla bana bakıyordu. "Dillerini biliyor musun?" fısıltısıyla yutkundum. Yaa bilmez miydim. 3 sezon Elite, 5 sezon La Casa De Papel izlemiştim. İspanyol Prensinden bir alt seviyede İspanyolca konuşabiliyordum
Alfonso anlamadığım bir şeyler söyleyip yüzüme baktı. Soru sormuştu sanırım ama bir kelime bile anlamamıştım. Battı balık yan giderdi yani ya İspanyolca bildiğime bir an da olsa inanacaktı ya da dünyanın en salakça planını yapmanın cezasını çekecektik. Ben de en azından şansımı denemek isteyip açtım ağzımı yumdum gözümü. "Hola, estoy bien. Gracias" Ne dediğim hakkında zerre fikrim yoktu turistlerden duyduğum cümleleri sıralıyordum işin ilginci Alfonso da bana İspanyolca bir şekilde cevap veriyordu. Yanlışlıkla bir dil öğrenmiştim sanırım!
"Por favor, amor. Uno dos tres" deyip kahkaha attığımda o da bana bir şeyler söyledi İspanyolca. Anlıyormuş gibi başımı sallayıp devam ettim. Bildiğim tüm kelimeleri sıralayacaktım. "Si, si. Por favor imbecil, adios! Buenos dias. Aron Piper, Elite, Espana." Tekrar mantıklı bir şey söylüyormuş gibi saçmaladığımda hala ilgiyle beni dinliyordu. Acaba o da mı ispanyolca bilmiyordu? Bana rezil olmamak için mi biliyormuş gibi yapıyordu?
Bir süre daha bu saçma sapan karşılıklı anlamsız konuşmamız sürdü. En azından böyle konuşurken bizi öldürmüyordu. O yüzden elimden geldiği kadar devam ettim saçmalamaya ancak bir süre sonra bildiğim on kelimelik ispanyolca da bitmişti. Prens Alfonso ise hala keyifle konuşuyordu. Son kurduğu cümleye cevap veremeyip korkuyla gözlerine baktım. Çok önemli bir toplantıdaydık sanki. O kadar ciddiydi ki konuşurken. Cevap vermediğim için ısrarla cümlesini yineledi. Ne saçmalıyorsun be adam diye bağırasım gelse de tuttum kendim. "Bitti benim İspanyolca." Öfkeli yüzü beni bulduğunda bir kez daha anlamadığım şeyler söyledi artık sinirleniyordum. "Bitti diyorum dostum muhabbetimiz bittiyse bize müsaade hadi adios!" kimse ileri atılmadığında en azından şansımı denemek için Mustafa'nın elini tuttum ve çıkışa doğru adımladım ancak Allah'ın delisi Alfonso'nun tam önüme geçmesiyle kafamı göğsüne tosladım.
Yavaşça kafamı kaldırıp öfkeli yüzüne baktım "Ya ne olur gitsek? Por favor!" boş boş yüzüne baktığımda onu sinirlendirdiğimi düşünmüştüm ama o güçlü bir kahkaha attı. Yaklaşık bir dakika kadar suratıma bakıp gülerken ben neyi bu kadar komik bulduğunu anlamaya çalışıyordum. Mustafa'da bir bana bir Alfonso'ya bakarken anlamaz bir şekilde başını sallamıştı. "Ne oluyor?" diye sorduğunda omuz silktim. "Deli herhalde." Mustafa beni onayladığında Alfonso yavaş yavaş sakinleşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynanın Diğer Tarafındakiler
Historical FictionÜniversite öğrencisi Eylem; bol bol gezmeyi, kahkahalarla gülmeyi ve kelebekleri fazlasıyla severken, kitaplardan, yalnızlıktan ve ciddi olan her konudan nefret ederdi. Tarih bölümü öğrencisi olan erkek arkadaşının ısrarıyla bir 17.yüzyıl hükümdarın...