Çocuğum belki,
Elimde tahtadan kılıç
Ve kırgınım sana ben
Haberin de olmayacak
Bana beni geri ver yeter
Diye uyandım bu sabah
Bende bana yer kalmadı
25. Benim Olan
Emir'den;
Kucağımda oturan yanakları kızaran ne söyleyeceğini bilmeyen küçüğüme baktım. Sahi ne yapmıştı az önce, dudaklarıma dudaklarını mı bastırmıştı? Düşününce bile çıldırıyordum. Öpmemek, onun o dudaklarına değmemek için zor zapt etmiştim kendimi. Hiç dokunulmamış dudaklarını benimle paylaşmıştı. Kafayı yemek üzereydim. Ne yapacağımı bile anlayamadığım bir zaman dilimine girmiştim. İlk mi ikinci mi bilmiyordum ama yine bocalıyordum. Ben onun yanında hangi Emir olacağıma karar veremiyordum. Ne yapacağıma karar veremiyordum. Bu kız dengesiz olan beni daha da dengesiz yapıyordu.
"Ben şey a-" diyen sesini başını göğsüme dayayarak susturdum. Nasıl olsa sabah bir şey hatırlamayacaktı. Şu an bir şey açıklamasına ya da utanmasına gerek yoktu.
"Uyu küçüğüm." diye fısıldadım kulağına. Çünkü o dudaklar gözümün önünde biraz daha hareket ederse ne olacağını bilmiyordum. Bu seferki gibi dengemi koruyabilir miydim bilmiyordum. Ben bu kızla birlikteyken hiçbir şey bilmiyordum.
Ne demişti bana 'Ben karanlığına ışık olurum.' Yutkundum. Bilmiyordu ki o karanlık ikimizi de yutacaktı. Kaybolacaktı benim gibi o da o karanlıkta. Benim karanlığımın gücünü ben bile bilmiyordum o nasıl bilip savaşacaktı ki zaten? İmkansızdı. Habersizdi. Evet güçlüydü. Ona baktığımda gözyaşları ile her gün kendini yenilen bir kız görüyordum. O geçmişinde her ne yaşadıysa güçlenerek büyümüştü. Belki benim gibi acılar çekmişti.. 'Ah yapma Emir kimse senin kadar çekemez acı. Kimse senin gibi yaralı olamaz. O kız, kollarındaki bu kız senin en büyük düşmanın. Kendine gel. Toparla o kafanı. Yoksa ne olacağı çok belli!' İçimde dedemin özenle yarattığı şeytan kendini göstermeye başlamıştı. Ne zaman bir kere kollarımda ki bu kızın gözlerinde boğulsam, kokusunda huzur bulsam, yanında mutlu olsam o zaman devreye giriyordu. Kendini gösteriyordu. Beni yaralıyordu, kanatıyordu. Böylece daha çok güçleneceğimi düşünüyordu. Ama ben sadece can veriyordum yavaş yavaş. Yine de izin veremezdim. Kim ne derse desin, kim karşı çıkarsa çıksın kollarımda ki bu kızın benden gitmesine izin vermeyecektim. Arada kalmıştım. Bir yanda küçüğüm bir yanda ise benim kanımı emen Cengiz KARHAN vardı. Ben ise yolumu bulmaya çalışıyordum. Dedemin gelmesi, Poyraz'ın davranışları ve Kerem'in istediği intikam ile karşı karşıyaydım. Bugünün geleceğini biliyordum ama Yağmur'un beni böylesine etkileyeceğini düşünmüyordum.
Kucağımda ki küçük kadına baktım tekrardan. Bugün ne kadar asabiydi. Ne kadar da dertliydi. Benden babasını istiyordu. Babası.. Ona ait olmayan bana ait olan birini istiyordu. Kalbimdeki boşluğu hissettim o an. Onun babası benim babam değildi ve tek sorunda burasıydı. Keşke hep onun babası olarak kalsaydı ama yine de annemi böylesine üzmeseydi. Annem. Bu hayatta beni en çok yaralayan kadın. Kafamdaki tüm bu düşünceleri bir kenara atıp kucağımda ki kıza odaklandım.
Selin haklıydı. Ne demişti o 'Bedeninde bir kıçın bir de göğüslerin kafam kadar.' Ah kızlar. Haklı olduğu bu düşünceyle gülümsedim. Vücuduna göre büyük ve dikkat dağıtıcı bir yapısı vardı. Oradan sinirle kapıyı çarpıp da nasıl çıkmıştı. Kendine övgü almaktan bu kadar hoşlanmıyordu işte. Ona yalandan sinirlenip odaya çıktığımda gördüğüm manzarayı yeniden hatırladım. O manzara bana ne diyeceğimi bile unutturmuştu. Sadece iç çamaşırıyla bana bakıyordu. Emir KARHAN neler yaşıyordu böyle. Resmen o odadan utanarak çıkmıştım. Ne dediğimi bile hatırlamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILANLARIN EFENDİSİ
Teen FictionKader neydi? Önceden yazılan ve değişmeyecek olandı. Kaderin önüne ne geçebilirdi? Hiçbir şey geçemezdi. İşte bu hikayede de onların kaderleri onlar doğmadan kanla yazılmıştı. Oluk oluk kan kokan, nefret akan ve kin kusan bir kaderdi onları bekley...