2/22. Kök Salmak
Emir'in sözleri beynimde yankı yaparken gözlerini kırpmadan bana bakan siyahlara bakakaldım. Şu an bu sözler bana ürkütücü gelirken elinin altındaki elim kasıldı.
Buna bir son vermem gerektiğini bilirken dudaklarım hareketlenmemek için yemin etmiş gibiydi. Ona bunu nasıl açıklardım ki?
Ve hayatımın en alakasız sözleri döküldü dudaklarımdan. "Kazak, t-shirt hangisi duşa gireceksin ya ben sana kıyafetlerini ayarlarım. Sonra da yemek yeriz değil mi? İstediğin bir şey var mı?" dedim tek nefeste.
Siyahları titrerken oradaki hayal kırıklığının da zelzelenin de sebebi bendim. Acıyla yoğrulmuş bir tebessüm yüzüne konarken elimi sıcaklığından mahrum etti. "İstemiyorsun."
Bunu öyle bir tonla söyledi ki kalbim sızladı. Emir Karhan gerçekten bizden bir canın dünyaya gelmesini istiyordu. "Emir."
"Kaçıyorsun benden." Saçlarını çekiştirdi. "Hiç bir zaman istemeyeceksin."
Siyahlarını bana dikti. "Neden isteyesin demi? Seni parçalara ayırmış, karanlığına çekmiş bir adamın çocuğunu dünyaya getirmek bu dünyadaki en saçma şey değil mi?"
Siyahlarından akan bir damla yaşı sildi. Eline uzanacakken bana izin vermedi. "Haklısın. Benim ki aptal bir umuttu. Belki dedim," Dudağını dişleyip bıraktı. "Belki ister."
Kirpiklerimi kırpmamla aktılar. "Emir beni dinle." Elini hızla dudağıma koydu. "Ama sen bana kim olduğunu hatırlattın."
Kafamı iki yana salladım. Siyahlarındaki acı kalbime işlerken eliyle gözyaşlarımı sildi. "Ben Emir Karhan, Yılanların Efendisi asla baba olmayı hak etmeyen bir adamım."
"Ben senin bana şefkatle, aşkla bakan gözlerini kana bulayıp, elini tutmadığım gün bu şansı kaybettim küçüğüm."
Siyahları ilk defa bu kadar berrakken ben onun siyahlarından her şeyi okumaktan nefret ettim. Konuşmama fırsat vermeden yataktan hızla kalkarken izin vermeyip önüne geçtim. Beni es geçip geçecekken yine önüne dikildim.
Siyahlarını bana dikerken parmaklarım az önce onlardan damlayan damlalar da dolaşıp yavaşça aşağı süzülüp elini tuttu. Gözlerimiz birbirine kilitlenmişken tuttuğum elini karnıma götürdüm.
Siyahları titrerken ona bir adım daha yaklaştım. "Bilmiyorum." deyip derin bir nefes aldım. "Gerçekten bilmiyorum Emir. Ne düşünceğimi dahi bilmiyorum."
"Ama bir şeyden eminim." Merakla dudaklarımdan dökülecek sözleri bekliyordu. Parmaklarım uzamış sakallarına uzandı. "Bir gün rahmimde küçük bir can peydah olursa," Nefesimiz hızlandı. "O senle benim yani bizden bir parça olur."
Dudağı titredi, küçük bir gülümseme oluştu, silindi, dudağını dişledi sonra güldü. Dünyanın en güzel gülümsemesiyle. Siyahları kısılırken parlıyor, yanağında oluşan küçük çukurlar eşsiz bir görüntü oluşturuyordu.
"Biz- bizden." İlk defa karşımda kekeleyen adama bakıp gözlerimi kırptım. Siyahları doldu. Elini karnıma daha çok bastırıp okşadı.
"Şu yeryüzünde çocuğumun annesi olacak tek kadınsın küçüğüm." demesiyle eğilip dudaklarını karnıma bastırdı. "Bir gün rahminde can bulacak bizden bir parça. O gün geldiğinde ben bu dünyadaki en mutlu insan, karşımdaki bu kadın ise dünyanın en güzeli annesi olacak.'
Bu sefer kazağı kaldırıp dudaklarını çıplak tenimle buluştururken karnım içine çöktü. "Yeryüzündeki en güzel bebek olacağından şüphem yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILANLARIN EFENDİSİ
Teen FictionKader neydi? Önceden yazılan ve değişmeyecek olandı. Kaderin önüne ne geçebilirdi? Hiçbir şey geçemezdi. İşte bu hikayede de onların kaderleri onlar doğmadan kanla yazılmıştı. Oluk oluk kan kokan, nefret akan ve kin kusan bir kaderdi onları bekley...