2/4. Son Nefes
Babama son vedamı ederken mezarlıktan uzaklaştım. Yıllar önce olduğu gibi hiç bir şey yapamadan sessizce terk ediyordum. Küçükken anlamadığım ölüm kavramını artık iliklerime kadar hissedip, biliyordum.
Ona bir kez bile sarılamadan tekrardan ellerimden alınmıştı. Dudaklarından dökülen ismimi duyamamıştım. Belki bunları yıllar sonra tekrardan yaşasam daha büyük bir ızdırap duyacağımı bilsem bile isterdim.
Arabada bekleyen sessiz ikiliye eşlik ederken Özgür hemen arabayı çalıştırdı. Eylül'ün evine gidip eşyalarımızı alırken Özgür'e ne kadar itiraz etsek bile bizi kendine ait bir eve getirdi. "İstediğiniz kadar burada kalabilirsiniz."
Özgür'ün 25. kattaki evi lacivert ve beyaz tonunun hakim olduğu bir oturma odası ve hemen yanında Amerikan tarzı bir mutfak yer almaktaydı. "Merdivenin sağ tarafında olan odada kalabilirsin Yağmur. Selin sende koridorda ki odada kal."
"Her şey için teşekkür ederim Özgür. Ama en kısa zamanda bu sorunu çözeceğiz." Elimi tuttu. "Saçmalama Yağmur. Burası sizin de eviniz sayılır."
Özgür'ün bize bu kadar yakın olmasının sebebini Selin olmasının yanı sıra kalbinin güzelliği olduğunu düşünüyordum. Başka bir ihtimal var mıydı ki? Artık en küçük bir şeyden bile şüphe eden benliğime güldüm.
Onları salonda bırakırken bana ait olan odaya geçtim. Duş alsam iyi olacaktı. Üstümdekileri çıkartıp banyonun yanında bulunan duşa girip uzun bir süre çıkmayı düşünmüyordum.
Sıcak su bedenimden akarken sanki bütün her şeyi de alıp götürecek gibi hissediyordum. Ne kadar süre orada kaldığım bilmiyorum. "Yağmur." Odadan gelen Selin'in sesiyle çıkma vaktimin geldiğini anladım.
Üzerime bornozumu alıp odaya geçtim. "Neredesin su damlam? Yemek yiyeceğiz üstünü giyip hemen gel."
"Tamam on dakikaya oradayım." Bana öpücük atarken odayı terk etti. Üstümü giyinip mutfağa geçtim. "Özgür yok mu?"
"Yalnız kalmak isteyeceğimizi düşündü." Sandalyeye oturdum. Düşünceli çocuk. "Sizin aranız mı bozuk?"
"Limoni ama ciddi bir şey yok." Diyecek hiç bir şeyim yoktu. Hepsi benim yüzümdendi. Masanın üzerindeki elimi tuttu. "Sakın! Kendini suçlama." Aramızda başka konuşma geçmezken yemekten sonra hemen odama kaçtım.
Yatakta dönüp dururken buz tutan kalbim acıyordu. Uyku gözlerime haramken boş boş tavana bakıyordum. Zaman akmaya devam ederken yatakta duramayıp salona geçtim. Evde sessizlik kol gezerken camın kenarına oturup İstanbul'a baktım.
Gözlerimin önüne yine onun yüzünden Kerem'in evine gitmek gelirken halime güldüm. "Neye gülüyorsun?"
Başka zaman olsa şu an çığlık atabilecek hala gelecek ben sessizce Özgür'e döndüm. "Aptallığıma."
Yanıma oturup bakışlarını İstanbul'a çevirdi. "Bir tek sen değil hepimiz aptalmışız." Elinde yeni fark ettiğim şişeyi bana uzattı. "İçer misin?" Tereddüt etmeden alıp bir yudum içtim. "Şu koca dünyada kim bilir daha ne kadar sır vardır değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILANLARIN EFENDİSİ
Teen FictionKader neydi? Önceden yazılan ve değişmeyecek olandı. Kaderin önüne ne geçebilirdi? Hiçbir şey geçemezdi. İşte bu hikayede de onların kaderleri onlar doğmadan kanla yazılmıştı. Oluk oluk kan kokan, nefret akan ve kin kusan bir kaderdi onları bekley...