Bütün iyi kitapların sonunda
Bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda
Meltemi senden esen
Soluğu sen de olan
Yeni bir başlangıç vardırParmağını sürsen elmaya, rengini anlarsın
Gözünle görsen elmayı, sesini duyarsın
Onu işitsen, yuvarlağı sen de kalır
Her başlangıçta yeni bir anlam vardır.Nedensiz bir çocuk ağlaması bile
Çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır.Edip CANSEVER
4. Başlangıç
Hayatın bize ne gibi sürprizler getireceği bilinmez bir denklemdi. Şüpheyle dolu bir roman gibi. Ne olacağına dair hiçbir fikrimiz yoktur. Ama ona rağmen durmadan sayfaları çevirmeye devam ederiz. Şu anda ben de şüpheyle dolu bir romanda olsam bile sayfaları çevirmeye devam ediyordum. U dönüşü olmayan bir yola girip sadece ileriye gidebileceğimi ama asla geri dönemeyeceğimi bilerek devam ediyordum.
Hayat bu değil miydi? O anda yaşadıklarımızdı. Pişmanlıklar, kırgınlıklar, mutluluklar, sevinçler.. O an romanın sayfasına çoktan yazılmıştı olanlardı zaten.
Sen istesen de istemesen de...
Tam şu anda hayatın bana ne gibi sürprizler getireceği konusunda bilinmez bir denklemin önündeydim. Dün kovulduğum evin kapısında durmuş Emir Karhan'la kapının açılmasını bekliyordum. Yolda bana kovulduğum eve geri geleceğimizi çünkü diğer evin toz içinde hatta ısınma bakımından bile yetersiz olduğuna dair bir şeyler sıralamıştı. Ben her ne kadar inatlık yapıp kavga çıkarsam da sinirle diğer eve sürüp bana gerçekten de o evin ne kadar da berbat halde olduğunu kanıtlamıştı. Her ne kadar 2-3 günde temizlenip mis gibi bir hale gelecek konumda olsa bile onunla tartışamayacak kadar yorgundum. Ve işte o kazanmıştı. Zaten ben ne zaman kazanmıştım ki bu hayat oyununda.
Saniyeler birbirini kovalarken kapı açıldı. "Hoş geldiniz." dedi Nazoş ikimizi görmenin mutluluğuyla. Elinde bavul ile bir şey demeden geçen Emir'in aksine aynı sıcaklıkla; "Hoş bulduk." döküldü dudaklarımdan.
Nazoş ile yavaşça salona doğru ilerlerken dün dağılan her yerin düzenlendiğini fark etmiştim. Salon da bulunan yemek masasının üzerinde yemekleri görmemle acıktığımı hissettim. Ama davet edilmeden oturmak istemediğim için koltuklara yöneldiğim de Emir'in üst kattan indiğini anladım. Sanırsam bavulumu odaya koymuştu.
"Küçük hanım açsan masaya geç." demesiyle zaten bu anı beklediğimden hemen oraya yöneldim.
Masanın başına oturan Emir'in yanıma oturdum. Nazoş tok olduğunu söyleyerek bizi yalnız bıraktı. 8 kişilik büyük yemek masasında yanımda oturan adama kaçamak bakışlar atıyordum. Onun hızlıca bir şeyler atıştırmaya başlamasıyla ben de hemen yemeye başladım.
Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama üstümdeki keskin bakışlar ile ona Emir Karhan'a döndüm. Dikkatli bir şekilde bana bakıyordu. Acaba yüzümde bir şey mi kalmıştı? Elimle dudağımın kenarını silmeye başlayınca gözleri oraya kaydı. Ama hemen önüne dönüp yemeğine devam edince sorunun bu olduğunu düşündüm. Birkaç dakika sonra o gözlerin yine üzerimde olduğunu hissedince sorma gereği hissettim.
"Yüzümde bir şey mi var?"
Sanki bir şey sorulmamış gibi yemeğini yemeye devam etmişti. Sinirleniyordum ama. Sorumu tekrarladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILANLARIN EFENDİSİ
Teen FictionKader neydi? Önceden yazılan ve değişmeyecek olandı. Kaderin önüne ne geçebilirdi? Hiçbir şey geçemezdi. İşte bu hikayede de onların kaderleri onlar doğmadan kanla yazılmıştı. Oluk oluk kan kokan, nefret akan ve kin kusan bir kaderdi onları bekley...