38. Tutulmak
Sabah gözlerimi açmamla beni Emir'in çıplak göğsü karşıladı. Yavaşça kafamı kaldırmamla bana bakan Emir'in gözleriyle karşılaştım. Eli saçlarımın arasına dalarken; " Günaydın küçüğüm." demesiyle dudaklarımdaki gülümsemeye mani olamadan uyku mahmurluğuyla dudaklarımdan ; " Günaydın." sözleri döküldü.
Eli saçımdan yavaşça yüzüme kayarken dudağımın kenarında durmuştu. Öyle bir bakıyordu ki bakışlarında kayboluyordum. Daha fazla bakarsa burada kalp çarpıntımdan ölecektim. Bir anda hızlıca yatakta doğruldum.
" Kahvaltı." dememle ondan uzaklaşmamdan hoşlanmayan bir bakış attı bana. Evet bir bakıma ona ait olduğumu o da bana ait olduğunu söylemişti. Ama sanki kalbim daha fazlasını ister gibiydi. Bunu fark etmemle gerildim.
Yataktan çıkıp etrafa bakarken ne yapacağımı düşünür gibiydim. Sahi ben üstüme ne giyecektim. Emir bir anda yataktan kalkıp; " Karşı odada senin için kıyafetler var istediğini giy. " deyip banyoya girmişti.
Bazen Emir'in düşüncelerim de dolaştığını düşünüyordum. Banyodan gelen duş sesiyle daha fazla burada olmamam gerektiğini karar verip bu odanın bir aynısı gibi olan odaya girdim. Hızlıca banyoya girip duş aldıktan sonra siyah bir pantolon ve siyah bir kazağı alıp bedenimi sarmasına izin verdim. Midemde oluşan hafif kasılmayla gerildim. Sahi ben en son ne zaman regl olmuştum. Bunu fark etmemle elime hemen telefonu aldım. Birkaç güne kalmaz olacaktım. Yanımda ne hapım ne de pet vardı. Eğer ki burada kalacaksam bunları temin etmeliydim. Havluda olan saçlarımı açıp kuruladıktan sonra bir şey yapmadan aşağı inerken dünkü masanın toplanmış olduğunu ve kahvaltının hazır olduğunu görmüştüm. Emir elindeki çayından bir yudum alırken bakışları bana düştü. Onun bakışları eşliğinde masaya oturdum.
Kahvaltı da var vardı. Hemen önüme her şeyden koyarken ne ara bu kadar acıktığımı düşünmüştüm. Acıkmış olan midemi güzel bir kahvaltıyla ödüllendirirken yanıma dönmemle Emir'in bakışlarının bende olduğunu gördüm. Ağzımdaki lokmayı yuttuktan sonra konuştum.
" Ne oldu bana niye öyle bakıyorsun?" dememle elini çenesinin altına koyup bana bakmaya devam etti. " Nasıl bakıyormuşum?", " İşte böyle." dememle dudaklarını büzdü. " Bilmem. "
Derin bir nefes alıp; " Emir." diyen sesimle dudakları kıvrıldı. " Efendim küçüğüm." demesiyle yanaklarımı şişirdim. " Beni gerçekten sinir ediyorsun."
" Öyle mi? Sende çoğu zaman beni sinir ediyorsun küçüğüm bunu ne yapacağız." demesiyle bu sohbetin bir yere varmayacağını anlayıp önüme dönüp kahvaltımı devam ettim. Hala gözleri benim üzerimdeyken dediği cümlelerle ona döndüm. " Merak ediyorum. Hep böyle iştahlı mısın?"
Ağzındaki lokmayı yutup; " Genel olarak." dememle gülümsedi. Evet dudakları çoğu zaman kıvrılırdı ama bu gülümseme bütün yüzünü esir almıştı. Sanki bu anı kaçırmak istemeyen çocuklar gibi dikkatlice ona bakarken; " Acaba bu yediklerin nereye gidiyor? " diyen sesiyle kahkaha attım. Gerçekten meraktan soruyordu. Gözleri dudaklarım ve kahkahama odaklanmıştı.
Selin de bu özelliğimi hiç sevmezdi. Çok kilo alan birisi değildim. Genel olarak alsam bile off hiç istemesem bile kalçamdan alırdım. Bunu düşünmemle yüzüm düştü. Sahi kalçam ne kadar çok büyümüştü.
Bir anda eli yüzümü esir alırken; " Yine neye düşürdün bu yüzünü." diyen sesiyle " Hiç." deyip yüzüme toparladım. Önemsiz bir konuydu. Emin olmasa bile çok üstelemedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILANLARIN EFENDİSİ
Teen FictionKader neydi? Önceden yazılan ve değişmeyecek olandı. Kaderin önüne ne geçebilirdi? Hiçbir şey geçemezdi. İşte bu hikayede de onların kaderleri onlar doğmadan kanla yazılmıştı. Oluk oluk kan kokan, nefret akan ve kin kusan bir kaderdi onları bekley...