42. Mutluluk

308 27 7
                                    

Sabah uyanırken bedenime sarılı kollar hareket etmeme pek izin vermiyordu. Kollarında olduğun Emir Karhan'a bakışlarım kayarken dün gece aklıma gelmişti.

Biliyordum, yanlıştı. Biliyordum ikimizde yanacaktık. Ama biz razı olmuştuk. Onu düşünmekten nasıl kendimi alıkoyamıyorsam. Onsuz olmakta istemiyordum.

Ona bunu söylememle bana küçük bir öpücük bahşedip sarılıp uyumuştu. Eylül çok kabus gördüğünü söylemişti.  Acaba ne görüyor diye merak etsem de şu an yanımda huzurlu uyuyan adama baktım. Onun benim sayemde böyle uyuması beni mutlu ediyordu. O benimdi.

Elim yavaşça gür siyah saçlarının arasına dalarken onu öpmek hissiyle dolup taşmam normal miydi? Hem o beni istediği zaman öpüyordu. Bundan cesaret alarak biraz doğrulup yanağına derin bir öpücük bırakmamla kirpikleri kırpıştı. Hafif ondan uzaklaşıp üstten bakarken gözlerini açıp gülümsedi. Kalbim durdu.

"Gü- günaydın." diyen sesimdeki heyecan elle tutulur gibiydi.

Parmakları saçlarıma dalarken elinin içine yüzüme bastırdı. Mutlulukla ona bakarken; "Günaydın küçüğüm." deyip diğer yanağını göstermesiyle gülümsemem daha da genişledi.

"Bunu öpmek yok mu? Küser yoksa sana." diyen adama tekrardan vuruldum. Dudaklarımı diğer yanağına bastırmamla beni sıkıca sarıp kendine çekti. Onun kollarına kendimi bırakırken beni saçlarımdan öptü. Dudakları saçlarımdayken; "Beni hep böyle uyandır olur mu?" diyen Emir Karhan bugün beni öldürmeye niyetlenmiş gibiydi.

Yatakta uyanmış bir halde öylece yatarken karnımdan gelen gurultuyla kafamı biraz daha Emir'in göğsüne sakladım. Hafif bir kıkırtı duysam bile kafamı kaldırıp bakmamıştım. Rezil olmuştum.

Elleriyle beni kendinden uzaklaştırıp bana baktı. "Acıktın mı?" diyen sorusuyla sıkıca gözlerimi kapattım.  Yatakta doğrulup bir anda beni kucağına almasıyla sıkıca boynuna sarıldım.

" Emir napıyorsun indir beni." derken odadan çıkıp merdivenlere yönelmişti.

"Küçük yılanım acıkmış onun karnını bir doyuralım." diyen Emir'e sert olduğunu düşündüğüm bir bakış atıp omzuna vurdum.

"Bana kaç kere sana böyle seslenme demedim. Hem herkes acıkabilir." dememle yüzündeki gülümseme genişledi ."Benim 'yılan' demek hoşuma gidiyor napacağız."

" Emir yaa." dememle küçük bir kahkaha atarken dudaklarıma küçük bir öpücük bırakmasıyla ikimizde ilerden gelen sese baktık. "Sabah sabah bu ne ya." diyen Fatih'ten başkası değildi. İçerdeki masada kahvaltı yapıyordu. Emir bir an dursa bile hızlanarak masaya ilerledi.

"Ne arıyorsun it sabah sabah burada?" diyen Emir beni sandalyeye bırakmıştı. Fatih ağzına bir şeyler atarken konuştu. "Seni özledim bebeğim. Ama bakıyorum da," deyip bana baktıktan sonra geri Emir'e baktı.

"Sen beni hiç özlememişsin." demesiyle Emir bir hışımda Fatih'in yakasına yapıştı. "Ağzını burnunu düzletme sabah sabah Fatih." dedikten sonra sertçe sandalyeye oturdu.

Yakasını düzeltip; "Sevgini gösterme şekline aşığım bebeğim." diyen Fatih'e ben de Emir de ters ters baktık.

Bu tepkimize kahkaha atarken; "Tencere kapak ya birbirlerini bulmuş." demesiyle gerildim. Emir'e kayan bakışlarımla onun da bana baktığını anlamamla hemen önüme dönüp kahvaltımı yapmaya başladım.

Kahvaltı bittikten sonra Emir kısa bir işi olduğunu söyleyip Fatih'le çıkmıştı. Telefona baktığımda birkaç kez Selin'in aradığını görmüş olsam bile geri dönüş yapmadım. Emir geldiğinde dönecektik. Her şeyi yüz yüze konuşmak daha iyi olacaktı.

YILANLARIN EFENDİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin