17. DansBir buçuk saat sonra Tekirdağ'daydık. Yol boyunca ikimizde sessizdik. Emir küçük bir kafenin önünde arabayı durdurmasıyla ona baktım.
"İn. Yemek yiyeceğiz." deyip inmişti. Bu saatte açık olmasına şaşırmıştım. Saat ikiye yaklaşıyordu. Kafenin kapısında durup bana baktı. Arabadan inip ona ilerledim. Kafede bizim dışımızda dört beş kişi daha vardı. Cam ağzı bir masaya oturmuştuk. Oturmamızla garson hemen gelmişti.
"Ne alırdınız?" deyip Emir ile bana baktı.
"Bana bu sebzeli tostla çay getir delikanlı." deyip bana döndü. "Ben de aynısında alayım." dedim hemen. Sebzeli tostu severdim. Bir Ayvalık tostu olmasa bile.
Garsonun uzaklaşmasıyla Emir gözleriyle etrafı tarayıp önüne döndü. Yanımızdan ayrılan garson beş dakika sonra hemen siparişlerimizle geri gelmişti. "Afiyet olsun." deyip uzaklaşan garsonla Emir hemen yemeye başladı. Bir ısırığıyla ekmeği yarılamıştı bile. Belki de bütün gün boyunca hiçbir şey yememiştir diye düşündüm içimden. Onu daha çok içki içerken görüyordum yemek yerken değil. Eline çayını alıp yudumlarken bana baktı.
"Yesene hadi."
Onu incelediğimi fark edip hemen tostumdan bir iki lokma aldıktan sonra "Emir." diye ciyaklayan bir kız sesiyle gerildim. Emir sesin geldiği yere arkama bakmasıyla yüzü düştü. Saçlarını platin sarı ile boyandığı belli olan kısa şortu kız yanımıza geldi. "Seni gördüğüme çok sevindim." dedi gözleriyle adeta Emir'i yerken.
"Ben de öyle." diyen Emir'in sesinde alay vardı. Emir'in sesindeki alayı hissetmiş olacak ki yüzü düşmüştü ama toplaması çok fazla zaman almadı.
"Burada mısın hala bir ara bana uğra." derken elleri Emir'in omzuna yol aldı. Daha fazla bu sahneyi görmek istemediğimden ayağa kalkmamla Emir'in bakışları üzerime düştü. "Lavaboya gideceğim." deyip ilerledim.
Biraz ilerledikten sonra arkama dönüp baktım. Kızın Emir'e biraz daha yaklaştığını görmemle tırnaklarımı elime geçirdim. Bu hareketi genellikle sinirlenince yapardım ve çoğunlukla Emir ile olan zamanlarda olurdu. Acaba neden? Hızla lavaboya ilerledim. Elime yüzüme su çarpıp hırsla aynada kendime baktım. 'Kendine gel kızım. Şu Emir için sinirlenmelere son ver artık. Toparla kendini.' Peçete alıp elimi ve yüzümü kuruladıktan sonra peçeteyi çöpe atmamla lavabodan çıktım.
Koridorda duvara yaslanmış benim çıkmamı bekleyen Emir'i görmemle durdum. O kızla değil miydi? Burada beni mi beklemişti? Tekrar yürümemle yerde olan bakışları gözlerimi esir aldı. Ona yürürken nefesim hızlandı. Bakışları beni yakıyor gibi hissediyordum. Karşısına geçtim. Gözlerini hiç ayırmadan bana bakıyordu.
"Hayırdır kızı kaçırdın mı? " dedim dudaklarımı birbirine bastırırken. Doğruldu kafasını hafif yatırıp dudaklarıyla 'cık' sesi çıkardı. "İşimiz uzundu. Sonraya attık." dedi eğlenirken. Dişlerimi dudaklarıma geçirip hızla ilerleyip onu arkamda bıraktım.
Hadsiz herif. Sonraya bırakmış. Arabanın yanına gidip ayaklarımı yere vurarak gelmesini bekledim. Kapının kilit sesini duymamla ona bakmadan hemen arabaya bindim. O da binip hemen çalıştırdı.
Şehir içine girmeden bir yola saptı. Yolda ilerlerken uzakta bir ev gözüktü. Arabanın gelmesiyle büyük kapılar açıldı. İleriye yol alan arabayla etrafa baktım. Uzun bir yol vardı eve giden sol tarafta atların olduğu bir ahır varken sağ tarafta anladığım kadarıyla yapay gölet ve çardak vardı. İlerleyen yolda göletin arkasında daha büyük bir konak vardı. Konağın arkası ise büyük bir ormanlık araziydi. Araba evin önünde durmasıyla evden orta yaşlı bir kadın ve adam çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILANLARIN EFENDİSİ
Fiksi RemajaKader neydi? Önceden yazılan ve değişmeyecek olandı. Kaderin önüne ne geçebilirdi? Hiçbir şey geçemezdi. İşte bu hikayede de onların kaderleri onlar doğmadan kanla yazılmıştı. Oluk oluk kan kokan, nefret akan ve kin kusan bir kaderdi onları bekley...