🍁

672 209 120
                                    

Yazarın Ağzından;


Yüreğindeki sızı ve yanındaki yedi yaşındaki hali ile ürkek adımlar atıyordu Emir. İlk defa bu koridor uzun ve korkunç gelmişti. Gri duvarlar ve siyah döşemeler içini daha da bunaltmıştı. Birazdan karşısında duran büyük siyah kapıdan içeri girecek ve çocukluğunun katili ile yüzleşecekti. Çok korkuyordu. Onu affetmekten çok korkuyordu. Ona inanmaktan çok korkuyordu. En çok da hala onu sevmekten çok korkuyordu. Korksa bile içeri girmesi ve yüzleşmesi gerekiyordu. Yanında onun gibi boynu büküp yedi yaşındaki haline baktı. Yüzünde buruk bir ifade vardı çocuğun. İçi titredi Emir'in. Yedi yaşındaki haline bakmaya kıyamıyordu. Ne saf ne kadar temizdi. Elleri kanlanmamış, yüreği dahaca kirlenmemişti. Burnunun direği sızladı. Gözleri doldu. Arkasını döndü ve sırtını kapıya yasladı.

"Ya şimdi ya hiç!"

İçinden ona kadar sayıp sakinleşmeye çalıştı. Yedi yaşındaki çocuk elini tuttu ve gülümsedi.

"Yapabilirsin."

Yumuşacık sesi hissetti. Kafayı yiyordu biliyordu. Ama zaten bu hayatta kalabilmek için delirmek gerekirdi. Yoksa nasıl kabul ederdi böyle bir yaşamı?

Tüm cesareti ile açtı kapıyı. Bembeyaz odada simsiyah sandalye üzerindeki siyah kıyafetli adam tüm odanın güzelliğini bozan bir leke gibi duruyordu. Gözleri bağlı adam sandalyede öylece otuyordu. Elleri arkadan sandalyeye bağlıydı ve bundan kurtulmak için sessizce kımıldamaya çalışıyordu. Sanki yaptığı hareket onu kurtarabilecek gibi. Emir adama doğru yürürken dudağındaki kanı fark etti. Dudağını patlatmışlardı. Elini yumruk yapıp sinirlendi. Bu dedesinin işi olmalıydı. Büyük ihtimalle buraya getirirlerken durmadığı için onu hırpalamış olmalıydılar. 'Bunun hesabını verecekler.' diye geçirdi sinirle Emir.

Adamın arkasına geçerken adam ayak seslerinden dolayı çırpınmayı bırakmış, durmuş etrafa sanki görebilecek gibi bakmaya çalışıyordu.

"Kimsin sen?"

Adam senelerdir ellerinde esir gibiydi. Bir odada yaşıyor, kimse ile iletişime geçemiyordu. Emir ise onca senedir ilk kez bu adam ile karşı karşıya gelecek, onu ilk kez görecekti. Bu yüzden içinde ürkek bir kuşun heyecanı vardı. Hem korkuyor hem de heyecanlanıyordu. Dedesi bunca zamandır bu aciz adamı ona göstermemişti. Emir birkaç kez bunu denemeye kalkmış ama her defasında yakalanmış ve sonucunda ise iyi dayaklar yemişti. Hatta dedesi onu yurt dışına eğitim için göndermiş iki sene gelmesine müsaade bile etmemişti. Bir başkası için hediye gibi olacak bu olay Emir için en büyük ceza idi. Zaten yalnız olan çocuk arkadaşlarından da ayrı kalmış, yüreğindeki kızı da iyice kalbinin en derinliklerine gömerek onu orada öldürmüştü.

Emir adamın gözlerindeki siyah bezi çözerek görüş açısını açmıştı. Adam bembeyaz duvarlarla uyumlu beyaz ışıkla gözlerini iyice kısmış ve alışmaya çalışıyordu. Kör gibi hissetmişmiş fakat bir süre sonra gözleri daha iyi görmeye başlamıştı. Saatlerdir bez parçası gözlerini iyice kör hale getirmiş hatta baş ağrısı yapmıştı zaten. Adam nerede olduğunu çözmeye çalışırken arkasındaki her kimse adım atmaya başlamıştı. Adımları kulaklarında yankı yapan adam tam karşısına geçince şok ile gözlerini açtı adam.

"Oğlum."

İşte tam o an zaman durdu. Şeytanın kötülüğü kara bir bulut gibi tüm dünyaya yayıldı. Tüm şehir kıyameti yaşarcasına siyaha büründü. Şimşeğin çakması ile sanki gök ortadan ikiye yarılacakmış gibi göründü. Yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyor, rüzgâr ise önünde her ne varsa yıkıp geçerek ilerliyordu. O an bir kez daha sandalyede kırmızı gözlerle oğluna bakan adamın günahı iki genci ele geçiriyor. İblisin kötülüğünden dökülen tohum bu iki gencin kaderine mürekkep gibi damlıyor. Bir büyü gibi iki kader birbirine bağlanıyor. Ve tam o an iki yürekte bir sızı oluşuyor.

YILANLARIN EFENDİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin