19. Karanlık
"Küçüğüm."
Duyduğum sesle gözlerimi yavaşça açtım. Emir elini tam önüme koymuş gövdesini de bana döndürmüştü. Ona dönmemle koca elleriyle yüzümü avuçlayıp gözlerime dikkatlice baktı. Daha sonra ise beni sıkıca kendine çekip sarıldı. Şoktaydım. Az önce neler olmuştu öyle? Emir'in frene basıp direksiyonu kırmasıyla sadece onun olduğu taraf ağaca çarpmıştı. Ne arabanın benim olduğu tarafı ne de ben fazla hasar almamıştık. Sadece boynumda olan kemer öne savrulmamla birazcık boynumu kesmişti. Hepsi bu kadar. Fakat Emir başını cama çarptığı için kaşını hafifte olsa yarmıştı. Ve biraz kanatmıştı. Beni sımsıkı saran kollardaydım. Ama tepkisizdim. Uzaklaşınca hafifçe elleri geri yüzümü avuçlarken; "İyisin." dedi kendi kendine konuşurken. Kanayan kaşının farkında olmadan bana odaklanmıştı. Benim de ellerim direkt onun yüzüne gitmişti.
"Emir kaşın kanıyor." desem bile umursamadan hala bana bakıyordu. Dışarıdan gelen seslerle Emir arkamıza bakmıştı. Eli beline gitmiş, belinden çıkardığı silahla gözlerim odak noktasını bulmuştu. Sanki yuvalarından fırlayabilecekmiş gibi açılmıştı. Kapıya uzanıp bana döndü.
"Arabadan sakın inmiyorsun." Sert çıkan sesi öfkeli olduğunun kanıtıydı.
Belinden çıkardığı silahla adamları vurma ihtimalini düşündüm ve aynı zamanda Emir'in belinde bir silah taşıdığı fikriyle yüzleştim. Gerçekten nasıl bir insanla yaşıyordum, bir anda nasıl bir hayata düşmüştüm bilmiyordum ama galiba bir şekilde bu duruma alışıyordum.
Arabanın arkasına baksam bile iki adam dışında bir şey görmemiştim. Bir şeyler tartışıyorlardı. Ama anlamıyordum. Bir anda kapının açılıp kafama soğuk metalin dayanması ile derince yutkundum. Bugün tüm bu olayların sonunda kafama bir silahın dayanması aslında hayatımdan koca bir eksikliği doldurmuştu. İçimdeki küçük kız bu düştüğüm duruma ağlayarak tepki gösterirken, Emir'in de o çok defa bahsettiği asi yılan kahkahalarla şansıma küfürler savuruyordu. Ne güzel bir ikilem.
Silahı başıma dayayan adama bakmak amacıyla kafamı hafifçe döndürdüm. Kalıplı izbandut gibi bir adam görmem ile korkum iki katına çıkmıştı. Aslında beni öldürmesi için silaha hiç ihtiyacı yoktu, ayağı ile beni ezebilir, hatta güçlü kolları ile boynumu saniyeler içinde kırabilir ve hiç rahatını bozmadan ruhumun bedenimden ayrılmasına sebep verebilirdi. Silahla 'İn.' işareti yapmasıyla yavaşça arabadan indim. Sağ kolumdan tuttuğu gibi beni önüne alıp Emir ve diğer iki kişinin yanına yürümemi sağladı.
Emir silahının tetiğine basacakken; "Yerinde olsam yapmazdım." diyen arkamdaki adamın sesiyle bakışları bana düştü. Gözlerindeki öfke alevini görmüştüm. Silahı hemen arkamdaki adamı hedef aldı.
"Bırak lan kızı p*ç kurusu" diye haykırmasıyla adamın kolumu daha fazla sıkmasına ve bu da dudaklarımdan bir inilti dökülmesine sebep olmuştu.
"Laflarına dikkat et. İkimiz de bu güzel kızın zarar görmesini istemeyiz değil mi?"
Genele baktığımızda konunun asla benimle ilgisi olmayan konunun başrolünde oynuyordum. Ve bu durum inanılmaz derece hem saçma hem de çok acıydı. Emir'in abim olmaması gibi bir şüphe içindeydim. Aynı zamanda benden gizlediği ve istediği bir durum olduğunu biliyordum. Açıklanmayan, saklanan sırlar vardı. Ama bir şekilde onların ucu bana değiyordu ve bu da benim Emir'in hayatına dahil olmama sebep veriyordu. Fakat hepsi bu kadardı. Sadece dahil olduğum şu hayatta başıma daha neler geleceğini düşünüyordum. Geldiğim ilk gün büyük bir kavga ile karşılanmış, peşine İstanbul'un tehlikeli sokakları ile karşı karşıya kalmıştım. Harika giden ilk günün sonunda abim olduğunu düşündüğüm Emir'in kollarındaydım. Sonraki süreçte ise yavaş yavaş onun Efendisi olduğu ve yılanlarının avlanmayı sevdiği bataklığına doğru yürüdüğümü fark ettim. Ama hayır doğrusu o değildi. Doğrusu şuydu; birileri veya bazı şeyler zaten benim o bataklığa doğru çekilmemi istiyordu. Birileri benimle oynuyordu. Ve büyük ihtimalle başrolünde ise tam şu an karşımda benim zarar görmemden korktuğu için tedirgince gözlerime bakan, abim olmadığını artık hissetmenin bile ötesinde emin olduğum bu adam alıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILANLARIN EFENDİSİ
Teen FictionKader neydi? Önceden yazılan ve değişmeyecek olandı. Kaderin önüne ne geçebilirdi? Hiçbir şey geçemezdi. İşte bu hikayede de onların kaderleri onlar doğmadan kanla yazılmıştı. Oluk oluk kan kokan, nefret akan ve kin kusan bir kaderdi onları bekley...